Danıştay 5. Dairesi 50 sayfalık sonucunda FETÖ’nün yargı yapılanmasını anlattı

dunyadan

Global Mod
Global Mod
Danıştay 5. Dairesi 50 sayfalık sonucunda FETÖ’nün yargı yapılanmasını anlattı
50 sayfalık kararda FETÖ’nün yargı yapılanması, FETÖ’cülerin itirafları, soruların evvel verilmesi vs. en ince ayrıntısına kadar anlatıldı.

5. Daire, “Davacının üniversitede örgüt evlerinde kaldığına, lise döneminde örgüte müzahir dershaneye gittiğine, sınavlara örgütün hakimlik-savcılık sınavı çalışma evlerinde hazırlandığına, örgüte ait mülakat evinde kaldığına ve diğer hususlara yönelik tanık ifadeleri ile davacının örgütün yargı erkine kendisine iltisak ve irtibatlı kişileri yerleştirebilmek amacıyla oluşturduğu hakimlik-savcılık sınavlarına hazırlık evlerinde anılan sınavlara hazırlanmış olması hususu beraber değerlendirerek” meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin dava konusu işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığını belirtti.

T.C.

DANIŞTAY

BEŞİNCİ DAİRE

ESAS NO: 2017/7042

KARAR NO: 2021/2334


DAVACI:.

DAVALI: Hakimler ve Savcılar Kurulu

VEKİLİ: Av. .

DAVANIN KONUSU :

Davacının, 667 sayılı fevkalade Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisakı ve irtibatı olduğu sebebi öne sürülerek meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 13/02/2017 tarih ve 2017/35 sayılı sonucu ile bu karara karşı yapılan bir daha inceleme talebinin reddine ilişkin aynı Kurulun 04/05/2017 tarih ve 2017/681 sayılı sonucunın iptali ve bu kararlar niçiniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle beraber tazminine karar verilmesi istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI:

Somut gerekçe ve delile dayanmaksızın tesis edilen dava konusu kararların Anayasa’da yer alan hukuk devleti ilkesine, temel hakların korunmasına ilişkin düzenlemelere, disiplin soruşturmasına ilişkin yasal mevzuata ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğu, FETÖ ile iltisakı ya da irtibatının bulunmadığı, savunmasının alınmadığı, soruşturma yapılmadığı, masumiyet karinesi, suç ve cezada kişisellik ilkesinin ihlal edildiği, suçun unsurlarının oluşmadığı, kararların idari işlemde bulunması gereken unsurlardan sebep unsuru yönünden yoksun olduğu ileri sürülerek dava konusu kararların hukuka aykırı olduğu iddia edilmiştir.


DAVALININ SAVUNMASI:

Dava dilekçesinin usule aykırılıklar yönünden incelenerek tespit edilmesi halinde davanın evvela usul yönünden reddi gerektiği, öte yandan dava konusu kararların amacının Türk yargı sistemini tamamen ele geçirmeyi hedefleyen ve bu amaç doğrultusunda hareket eden illegal bir yapının bu amaca ulaşmasının önlenmesi ile Türk yargısının bağımsızlığının ve tarafsızlığının korunması olduğu ve yargı mensuplarına olağan dönemde uygulanan 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu ve 6087 sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununun ilgili hükümlerine değil Anayasa’nın 120. ve 121. maddeleri ile 2935 sayılı fevkalade Hal Kanunu çerçevesinde yürürlüğe konulan 667 sayılı fevkalade Hal Kanun Hükmünde Kararnamesine dayanılarak tesis edildiği, disiplin cezası niteliğinde olmayıp “nazaranve son” müessesesinin bir örneği olduğu, böyle bakılırsave son verme halinde zorunlu olmamasına rağmen ilgililere savunma haklarını kullanabilmeleri için 6087 sayılı Yasa’nın 33. maddesi uyarınca bir daha inceleme başvurusunda bulunma imkanı tanındığı, davacı hakkında tesis edilen kararlar ile ilgili olarak şahsileştirmenin yapıldığı, dava konusu kararların hukuka ve mevzuata uygun olduğu ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİNİN DÜŞÜNCESİ:

Davanın reddi gerektiği düşünülmüştür.

DANIŞTAY SAVCISI DÜŞÜNCESİ:

Dava, 667 sayılı fevkalade Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere ilişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 3/1. maddesi uyarınca Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 13.2.2017 tarih ve 2017/35 sayılı sonucu ile meslekten çıkarılmasına ve bir daha aynı Kurulun 4.5.2017 tarih ve 2017/681 sayılı bir daha inceleme talebinin reddine ilişkin sonucunın iptali ile bu kararlar niçiniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle beraber iadesine karar verilmesi istemine ilişkindir.

Davalı idarenin usule yönelik itirazları yerinde görülmemiştir.

Anayasanın 138. maddesinde, “Hakimler, bakılırsavlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine nazaran hüküm verirler. hiç bir organ, makam, merci veya kişi, yargı ytesirinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.”, 139. maddesinde, “Hakimler ve savcılar azlolunamaz, … meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır.”, 140. maddesinin üçüncü fıkrasında da, “Hakim ve savcıların meslekten çıkarmayı gerektiren suçluluk veya yetersizlik halleri ve meslek içi eğitimleri ile diğer özlük işleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına bakılırsa kanunla düzenlenir.”, “Hakimler ve Savcılar Kurulu” başlıklı 159. maddesinin 8. fıkrasında ise, “Kurul, … meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, gorevden uzaklaştırma işlemlerini yapar; Adalet Bakanlığının, bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlar; ayrıca, Anayasa ve kanunlarla verilen diğer bakılırsavleri yerine getirir.”, bu maddenin 10. fıkrasında ise, “Kurulun meslekten çıkarma cezasına ilişkin olanlar haricindeki kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamaz” hükümlerine yer verilmiştir.

2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun “Hakimlik ve savcılık nazaranvlerinin sona ermesi” başlıklı 53. maddesinde, “Hakim ve savcıların: a) fıkrasında, Bu Kanun hükümlerine bakılırsa meslekten çıkarılmaları veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilmesi, b) fıkrasında, Haklarında soruşturma ve kovuşturma bulunması halleri hariç olmak üzere, mesleğe alınma koşullarından herhangi birini taşımadıklarının daha sonradan anlaşılması, hallerinde gorevleri sona erer.” şeklinde düzenleme

yapılmıştır.

6087 sayılı Hakimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun “Kurulun bakılırsavleri” başlıklı 4. maddesinin; hakim ve savcılarla ilgili olarak (b) fıkrasının 6. bendinde meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, 7. bendinde, disiplin cezası verme, 8. bendinde de nazaranvden uzaklaştırma işlemlerini yapmak Kurulun gorevleri içinde sayılmış,

“Genel Kurulun Oluşumu ve bakılırsavleri” başlıklı 7. maddesinin 2. fıkranın (ı) bendinde de, Adli ve idari yargı hakim ve savcıları hakkında meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, gorevden uzaklaştırma Genel Kurulun gorevleri içinde sayılmış, “bir daha inceleme, itiraz ve yargı yolu” başlıklı 33. maddesinde ise, Genel Kurulun veya dairelerin, meslekten çıkarma cezasına ilişkin kesinleşmiş kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulabileceği, diğer kararlarının yargı denetimi haricinde olduğu, meslekten çıkarma kararlarına karşı açılan iptal davalarının ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da görüleceği hükme bağlanmıştır.

Diğer taraftan, 15/07/2016 günlü darbe girişimi daha sonrası; kamu düzeni ve güvenliği açısından Anayasa’nın 120. maddesi ve 2935 sayılı fevkalade Hal Kanunu çerçevesinde; Milli Güvenlik Kurulunun Hükümete fevkalade hal ilan edilmesi yönündeki 20/07/2016 tarih ve 498 sayılı tavsiye sonucu üzerine, toplanan Bakanlar Kurulu’nca ülke genelinde fevkalade hal ilan edilmesine karar verilmiş, bu karar Türkiye Büyük Millet Meclisinde onaylanarak 21/07/2016 tarihindeki ve 29777 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

08/03/2018 tarihinde yürürlüğe giren 7075 sayılı Kanun ile kanunlaşan, 685 sayılı fevkalade Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 11. maddesinin 2. fıkrası ile, “22/07/2016 tarih ve 667 sayılı fevkalade Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 3’üncü maddesinin birinci fıkrası ile 18/10/2016 tarih ve 6749 sayılı fevkalade Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 3’üncü maddesinin birinci fıkrası kapsamında meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilenler, sonucun kesinleşmesinden itibaren altmış gün arasında ilk derece mahkemesi olarak Danıştaya dava açabilir.” hükmü getirilmiştir.

Dava konusu Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu sonucuyla; ilgililer hakkında Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna intikal eden şikayet, ihbar, inceleme ve soruşturma dosyaları ile bu dosyalar hakkında verilen kararlar, mahallinde yapılan araştırmalar, FETÖ/PDY terör örgütü ile ilintili dosyalarda gorev alan hakim ve Cumhuriyet savcılarının bu dosyalarda yapmış oldukları işlemler ve verdikleri kararlar, örgüt mensuplarının haberleşme için kullandıkları şifreli programlarda yer alan kayıtlar, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun FETÖ/PDY mensubu oldukları Emniyet Genel Müdürlüğü terörle mücadele birimlerince düzenlenen raporlarla sabit olan örgüt üyeleri hakkında tayin ettiği disiplin cezaları ve muhalefet şerhleri, sosyal çevre detayları ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından temin edilen bilgi ile belgeler, ilgililer hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturmanın niteliği ve isnat edilen suçlamalar ile gözaltı ve tutuklama kararları, soruşturma kapsamında ifadelerine başvurulan hakim ve Cumhuriyet savcılarının ifade ve sorgu tutanakları, itirafçıların beyanları beraber dikkate alınarak, ekli listede yer alan hakim ve Cumhuriyet savcılarının 667 sayılı KHK’nın 3’üncü maddesinin (1) numaralı fıkrası kapsamında FETÖ/PDY örgütü ile iltisak ve irtibatlarının olduğu sabit görüldüğünden, adı geçenlerin, 23/07/2016 tarih ve 29779 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 667 sayılı fevkalade Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 3’üncü maddesi uyarınca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve ayrı ayrı olmak üzere meslekten çıkarılmalarına karar verilmiştir.

Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 13.2.2017 tarih ve 2017/35 sayılı sonucunda ismi yer alan davacının ve meslekten çıkarılan diğerlerinin bir daha incelenme talepleri de anılan Kurulun 4.5.2017 tarih ve 2017/681 sayılı sonucuyla ayrı ayrı reddedilmiştir.

Ceza yargılamasında hükme esas alınacak kanıtların kesin ve şüpheye mahal bırakmayacak kuvvette olması gerekir. Ancak disiplin cezalarında her türlü done değerlidir ve kanaat oluşumu için önem arz eder.

Anayasa’ya, kanunlara ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine nazaran hüküm vermekle yükümlü olan yargı mensuplarının, bağımsızlık ve tarafsızlık ilkeleriyle hiç bir şekilde bağdaşmayacak yapılanmaların içine girerek örgüt hiyerarşisi altında ideolojik bağlılıkla hareket etmelerinin, Anayasal bir hak olan adil yargılanma hakkının önündeki en büyük engel olduğu ve nihayetinde yargıya olan güvene zarar verdiği kuşkusuzdur.

Dosyanın içeriğinden ve davalı idarece sunulan belgelerin incelenmesinden, tanık/şüpheli ifadeleri ile davacıya ilişkin tespitler dikkate alındığında, davacının FETÖ/PDY örgütü ile iltisak ve irtibatının olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacı hakkında tesis edilen işlemde hukuka aykırılık görülmemektedir.

Öte yandan, dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediğinden, davacının parasal haklarının tazmini isteminin yasal dayanağı da bulunmamaktadır.

Açıklanan niçinlerle davanın reddi yolunda karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Beşinci Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki bilgi ve belgeler incelendikten daha sonra davalı idarenin usule ilişkin iddiaları yerinde görülmediğinden işin esasına geçildi, gereği görüşüldü:

A) MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ

1)Genel Olarak


Türkiye’de 15 Temmuz 2016 gecesi, kendilerini “Yurtta Sulh Konseyi” olarak isimlendiren bir grup Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensubu tarafınca, demokratik halde halk tarafınca nazaranve getirilen Türkiye Büyük Millet Meclisini (TBMM), Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve Cumhurbaşkanı’nı devirmek ve anayasal düzeni ortadan kaldırmak amacıyla darbe teşebbüsünde bulunulmuş, bu teşebbüs Türk Milleti tarafınca akamete uğratılmıştır.

Anayasa’nın olay tarihinde yürürlükte bulunan 118. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca Milli Güvenlik Kurulu (MGK) tarafınca 20/07/2016 tarihindeki görüşmede yapılan değerlendirmede, darbe teşebbüsünün TSK arasındaki Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensupları tarafınca başlatıldığı, bu örgütün kuruluş aşamasından itibaren etkisi altına aldığı eğitim kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, medya kuruluşları, ticari kuruluşlar ve kamu gorevlileri aracılığıyla Milleti ve Devleti kontrol altında tutmayı amaçladığı belirtilmiştir.

MGK’nın anılan toplantısında “demokrasinin, hukuk devleti ilkesinin, vatandaşların hak ve özgürlüklerinin korunmasına yönelik tedbirlerin etkin bir biçimde uygulanabilmesi amacıyla” Hükümete fevkalade hal ilan edilmesi tavsiyesinde bulunulması hususu kararlaştırılmıştır. Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu 20/07/2016 tarihinde, ülke genelinde 21/07/2016 Perşembe günü saat 01.00’den itibaren geçerli olmak üzere doksan gün süreyle fevkalade hal ilan edilmesine karar vermiştir. Anılan karar 21/07/2016 tarih ve 29777 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve aynı gün TBMM tarafınca onaylanmıştır. fevkalade hal, hemen sonrasındasında üçer aylık dönemler halinde Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafınca uzatılmış ve 18/07/2018 tarihinde kaldırılmıştır.

23/07/2016 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti tarafınca Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine, Türkiye’de 21/07/2016 tarihinde fevkalade halin yürürlüğe girmesiyle beraber başlayan süreçte, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin 15. maddesinde görüldüğü şekliyle Sözleşme’den doğan yükümlülükler bağlamında daha az güvence sağlanabileceği belirtilerek derogasyon bildiriminde bulunulmuştur.

23/07/2016 tarihindeki Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 667 sayılı fevkalade Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin (667 sayılı KHK) 3/1. maddesi ile yargı mensupları ve bu meslekten sayılanlardan terör örgütlerine veya Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna MGK tarafınca karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilenlerin meslekten veya kamu gorevinden çıkarılmalarına karar verileceği düzenlenmiştir. Anılan KHK, 18/10/2016 tarihindeki ve 6749 sayılı Kanun’la değiştirilerek kabul edilmiş, bu Kanun ise 29/10/2016 tarih ve 29872 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

23/01/2017 tarih ve 29957 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 685 sayılı fevkalade Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (685 sayılı KHK) ile 667 sayılı KHK’nın ilgili maddesi uyarınca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilen hakim ve savcıların, sonucun kesinleşmesinden itibaren altmış gün arasında ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda dava açabilecekleri düzenlenmiştir. 685 sayılı KHK, 01/02/2018 tarihindeki ve 7075 sayılı Kanun’la değiştirilerek kabul edilmiş, anılan Kanun 08/03/2018 tarih ve 30354 sayılı (mükerrer) Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Kadriye Çatal/Türkiye (B. No: 2873/17, 07/03/2017) sonucunda, haklarında meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilen yargı mensupları için doğrudan Danıştayda iptal davası açma imkanının tanındığını belirterek Kadriye Çatal tarafınca yapılan başvuruyu iç hukuk yollarının tüketilmemiş olduğu sebebi öne sürülerek kabul edilemez bulmuştur.

2) Davacıya İlişkin Süreç

13/02/2017 tarih ve 2017/35 sayılı Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu sonucuyla, yargı mensubu olarak nazaranv yapmakta olan davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilmiştir. Bu karara karşı yapılan bir daha inceleme talebi anılan Kurul tarafınca 04/05/2017 tarih ve 2017/681 sayılı kararla reddedilmiştir.

Davacı tarafınca meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin karar ile bu karara karşı yapılan bir daha inceleme talebinin reddine ilişkin sonucun iptali ve bu kararlar niçiniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle beraber tazmini talebiyle bakılmakta olan dava açılmıştır.

Öte yandan davacının, ceza yargılaması kararında Bursa 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 03/03/2021 tarih ve E:2018/316, K:2021/87 sayılı sonucu ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Dairemizin karar verdiği tarih itibarıyla UYAP ortamında yapılan inceleme kararı anılan mahkumiyet sonucunın kesinleşmediği görülmüştür.

B) İLGİLİ MEVZUAT

.

C) İNCELEME VE GEREKÇE

1) Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç


AİHS’in 15. maddesinde; savaş veya ulusun varlığını tehdit eden bir genel tehlike halinde devletlerin, durumun gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla AİHS’te öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabileceği belirtilmiştir.

Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu tarafınca yargı mensuplarının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararlar tesis edilirken ilgililere haklarındaki tespitler bildirilmek suretiyle karşı beyanda bulunma imkanı tanınmamış ise de AİHS’in 15. maddesi hükmü uyarınca ulusun varlığını tehdit eden genel bir tehlikeye karşı ivedi biçimde tedbir almak zorunluluğu çerçevesinde durumun gerektirdiği ölçüde kabul edilebilecek nitelikte olan bu hususun, yargılama aşamasında, hakkındaki tespitler bildirilerek ilgililerin bu tespitlere karşı beyanlarının alınması suretiyle giderilmesinin mümkün olduğu değerlendirilmiştir.

Nitekim AİHM’e gore karar alma veya yargılama sürecinde daha alt aşamalarda yaşanan bazı usule ilişkin eksikliklerin daha sonraki aşamalarda telafi edilebilmesi mümkündür (Helle/Finlandiya, B. No: 20772/92, 19/12/1997, § 45; Monnell ve Morris/Birleşik Krallık, B. No: 9562/81, 9818/82, 2/3/1987, §§ 55-70).

Bu kapsamda, davalı idare tarafınca dava konusu kararların öne sürülen sebebi olarak yargılama safahatında dava dosyasına sunulan tüm bilgi ve belgeler davacıya tebliğ edilmiş ve bu bilgi ve belgelere karşı etkin bir biçimde beyanda bulunma imkanı tanınmıştır.

Öte yandan hakkaniyete uygun yargılama hakkına ilişkin güvencelerin (silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin) sağlanması amacıyla Dairemizce görülmekte olan bu davalarda usul kuralları gayet geniş yorumlanmıştır.

Dava konusu kararlara karşı dava açma süresi, yargı yolunun açıldığı 23/01/2017 tarih ve 29957 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 685 sayılı KHK’nın yayımı tarihinden itibaren değil anılan KHK’nın TBMM tarafınca değiştirilerek kabul edilmesine dair 7075 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 08/03/2018 tarihinden itibaren başlatılmıştır.

Davacıların adli yardım talepleri, “yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimselerin taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması” şartının herhangi bir bilgi veya belgeyle (mesela fakirlik ilmuhaberi) desteklenmesi beklenmeksizin kabul edilmiştir.

Duruşmalı dosyalarda, tedavi kurumlarında veya ceza infaz kurumlarında bulunan ve mazeretleri niçiniyle duruşmalara katılamayacak olan davacıların duruşmalara kolaylıkla katılabilmeleri, yargılamanın en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması için Ses ve Görüntü Bilişim Sisteminden (SEGBİS) yararlanma imkanı sağlanmıştır.

06/01/1982 tarihindeki ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Tebligat ve cevap verme” kenar başlıklı 16. maddesinde; dava dilekçelerinin ve eklerinin birer örneği davalıya, davalının vereceği savunmanın davacıya, davacının ikinci dilekçesinin davalıya, davalının vereceği ikinci savunmanın da davacıya tebliğ edileceği düzenlenmiştir. Davalının ikinci savunmasında davacının cevaplandırmasını gerektiren hususların bulunması hali haricinde, davalının ikinci savunmasına karşı davacının cevap veremeyeceği, tarafların otuz günlük cevap verme süresinin geçmesinden daha sonra verecekleri savunmalara veya ikinci dilekçelere dayanarak hak iddia edemeyecekleri kurala bağlanmıştır. aynı zamanda davalı idarenin ek beyan dilekçelerinde veyahut Danıştay savcı düşüncesine cevap dilekçelerinde dosyaya sunulan bilgi ve belgeler, davacıya tebliğ edilmiş ve dava dosyasına sunulan yeni bilgi ve belgelere karşı beyanlarını sunma imkanı sağlanmıştır.

Bu kapsamda, davacıya; davalı idare tarafınca dosyaya sunulan ikinci savunma dilekçesi ve ekleriyle ilgili beyanlarını sunabilmesi için Dairemizin 27/02/2020 tarihindeki sonucuyla on (10) günlük; 05/11/2020 tarihindeki ek beyan dilekçesi ve ekleri ile 20/04/2020 tarihindeki Danıştay Savcı düşüncesine cevap dilekçesi ve ekindeki CD ile ilgili beyanlarını sunabilmesi için Dairemizin 16/02/2021 tarihindeki sonucuyla on (10) günlük süre tanınmıştır.

Aynı maddede, haklı sebeplerin bulunması halinde, taraflardan birinin isteği üzerine otuz günü geçmemek ve bir defaya mahsus olmak üzere otuz günlük cevap verme süresinin uzatılabileceği belirtilmiştir. Dairemizce talep edilmesi halinde taraflara otuz günü geçmemek üzere ek süre verilmiştir.

aynı zamanda, AİHS’in “Adil Yargılanma Hakkı” başlıklı 6. maddesinin 1. fıkrasında her insanın medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili davasını makul bir müddet arasında görülmesini isteme hakkına sahip olduğu düzenlemesi yer almıştır. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi de makul sürede yargılanma hakkını Anayasanın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının bir parçası olarak görmüştür (Gülseren Gürdal ve Diğerleri, B. No: 2013/1115, 05/12/2013,§ 43). Anayasanın 141. maddesinin son fıkrasında da davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının gorevleri içinde sayılmıştır.

AİHM kararları incelendiğinde; mahkemenin bir yargılamanın süresinin makul olup olmadığını incelerken her davanın kendi somut durumunu gözettiği ve davanın karmaşıklığı, başvuranların ve yetkili makamların yargılama sürecindeki davranışları ile ilgililer için davanın konusunun arz ettiği önem gibi kriterleri dikkate aldığı görülmüştür (Frydlender / Fransa, B. No: 30979/96, 27/6/2000, § 43, Yılmaz / Türkiye, B. No: 36607/06, 04/06/2019, §§ 32). Aynı biçimde Anayasa Mahkemesi de makul süre yönünden yaptığı incelemelerde, davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususları, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterler olarak belirlemiştir (Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13, 02/07/2013, § 41-45, Gülseren Gürdal ve Diğerleri, B. No: 2013/1115, 05/12/2013, § 46).

Bu kapsamda; yargı mensuplarının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılması kararlarına karşı ilgililer tarafınca genellikle işlem tesisinden daha sonra bu işlemlere karşı yargı yolu açık olmadığı biçimde altmış günlük dava açma süresi arasında Ankara İdare Mahkemelerinde ya da doğrudan Danıştay’da davalar açılmış ise de anılan işlemlere karşı ancak 23/01/2017 tarih ve 29957 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 685 sayılı KHK’nın yayımı tarihinden itibaren Danıştay’da yargı yolunun açılmış olduğu anılan KHK ile kabul edildiğinden, bu davaların esastan incelenmesine Dairemiz tarafınca bu tarihten itibaren başlanmıştır.

aynı zamanda yukarıda aktarıldığı üzere gerek ulusun varlığını tehdit eden genel bir tehlikeye karşı ivedi biçimde tedbir almak zorunluluğu çerçevesinde fevkalade şartlar altında tesis olunan işlemler niçiniyle açılan bu davaların karmaşık yapısına, gerekse hakkaniyete uygun yargılanma hakkına ilişkin güvencelerin (silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin) sağlanması amacıyla davalı idare tarafınca dava konusu sonucun öne sürülen nedeni olarak yargılamanın her safahatında dava dosyasına sunulan tüm bilgi ve belgelerin davacıya tebliğ edilmesi ya da davalı idarenin ikinci cevap dilekçesine karşı davacı tarafa ek süre verilerek cevap hakkı tanınması gibi geniş usuli uygulamalara rağmen bakılmakta olan bu dava mümkün olan en kısa süre arasında Dairemiz tarafınca sonuçlandırılmıştır.

2) FETÖ’ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26/09/2017 tarih ve E:2017/16.MD-956, K:2017/370 sayılı sonucunda; FETÖ’nün, paravan olarak kullandığı dini, din dışı dünyevi emellerine ulaşma haline getiren; siyasi, ekonomik ve toplumsal yeni bir düzen kurma tasavvuruna sahip örgüt liderinden aldığı talimatlar doğrultusunda hareket eden; bu amaçla evvela güç kaynaklarına sahip olmayı hedefleyip kuvvetli olmak ve yeni bir düzen kurmak için şeffaflık ve açıklık yerine büyük bir gizlilik içerisinde olmayı şiar edinen; bir istihbarat örgütü gibi kod isimler, özel haberleşme kanalları, kaynağı bilinmeyen paralar kullanıp bu biçimde bir örgütlenmenin olmadığına herkesi inandırmaya çalışarak ve bunda başarılı olduğu ölçüde büyüyüp güçlenen, bir yandan da kendi mensubu olmayanları düşman olarak görüp mensuplarını motive eden; “Altın Nesil” adını verdiği kadrolarla sistemle çatışmak yerine sisteme sahip olma ilkesiyle Devlete tabandan tavana sızan; bu kadroların sağladığı avantajlarla Devlet içerisinde belli bir güce ulaştıktan daha sonra hasımlarını çeşitli hukuki görünümlü hukuk dışı yöntemlerle tasfiye eden; bu biçimdece devlet aygıtının bütün alt bileşenlerini ünite ünite kontrol altına almayı ve sisteme sahip olmayı planlayıp ele geçirdiği kamu gücünü de kullanarak toplumsal dönüşümü sağlamayı amaçlayan; casusluk faaliyetlerini de bünyesinde barındıran atipik/suigeneris bir terör örgütü olduğu belirtilmiştir.

1970’li senelerdan itibaren özellikle, mülkiye, adliye, emniyet, milli eğitim ve TSK içerisinde kadrolaşmaya giden FETÖ liderinin vaaz, röportaj ve kitaplarında bulunan ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun anılan sonucunda da yer alan “Esnek olun, sivrilmeden can damarları arasında dolanın!”, “Bütün güç merkezlerine ulaşıncaya kadar hiç kimse varlığınızı fark etmeden sistemin ana damarlarında ilerleyin!”, “Türkiye’deki devlet yapısı ölçüsüne nazaran bütün anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephemize çekeceğimiz ana kadar her adım erken sayılır. …bunca kalabalık arasında ben bu dünyayı ve düşüncemi sözde mahremiyet arasında anlattım. ..sırrınız sizin sırrınızdır. Söylerseniz siz esir olursunuz.”, “Bir gün bana Ankara’da bin evimiz olduğunu söyleyin, devletin paçasından şu biçimde bir tutacağım, devlet uyandığında yapacağı hiç bir şey kalmayacak” şeklindeki sözleri bu suigeneris örgütün, Devleti ele geçirme gayretlerinin somut talimatları olarak ortaya çıkmıştır.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 08/06/2018 tarih ve E:2016/238, K:2018/128 sayılı sonucunda ise FETÖ’nün yargı yapılanmasına ilişkin şu tespitlere yer verilmiştir:

“Örgütün hakim, savcı yapılanması bölgelere ayrılmış olup …bölgelerden sorumlu kişilere bölge abisi veya bölge ablası denilmektedir. Her bölgenin 8-10 evi kapsadığı, örgüt mensupları içinde farklı sohbet grupları ve bu gruplardan sorumlu örgüt imamı bulunmaktadır Örgüt üyesi hakim, savcıların sicil numaralarına veya mesleğe başlama aşamasında, adalet akademisindeki dönemlerine gore ayrı ayrı devre ve sicil numarası içerisinde gruplandırmaların yapıldığı, T1, T2, T3, T4, T5 şeklinde belirli sicil aralıklarını kapsayan hakim, savcıların gruplandırılarak taşra ve devre yapılanması oluşturulmuştur. Her grupta kendi içerisinde hakim, savcı sayılarına bakılırsa 3-5 kişilik sohbet gruplarına ayrılmıştır Örgüt tarafınca örgüt üyesi ile yapılan görüşme daha sonrasında hakim, savcı olması kararlaştırılan örgüt üyeleri sınavlara hazırlanmak üzere örgüte ait Ankara’daki örgüt evlerinde sınava çalıştırılır. Bu örgüt evinin masraflarının örgüt tarafınca karşılandığı ve sınava çalıştırılacak kişiler haricinde başka kimsenin bu evlere giremediği anlaşılmıştır. Bu örgüt evlerinde hakimlik, savcılık sınavına girecek örgüt üyeleri sınavlara hazırlanmakta olup deneme sınavlarının yapıldığı ayrıca sınav sorularının örgüt tarafınca yasal olmayan yollardan ele geçirilip bu evlerde sınavdan bir kaç gün önce örgüt mensubu abi veya ablalar tarafınca örgüt üyelerine verilmiştir. Örgüt üyelerine cevapları işaretlenmiş soru kitapçıkları verilerek bunları ezberlemelerinin sağlandığı, böyle örgüt üyelerinin sınavları kazanmalarının sağlandığı anlaşılmıştır. Yazılı sınavı kazanan örgüt üyeleri murakıplarca yeniden eve çağrılarak mülakat için hazırlanmakta mülakatta nasıl davranacaklarının öğretilmektedir. Ayrıca örgüt tarafınca kendilerine referans bulunacağı veya kendilerinin referans bulmaları söylenmektedir. Mülakat sınavını kazanan ve hakim, savcı adayı olan örgüt üyeleri mülakattan daha sonra yine murakıplar tarafınca örgüt evlerine çağrılarak staj aşamasında hangi evde kalacakları, ev sorumlularının kim olacağı anlatılarak, böyle staja başlayan örgüt üyesinin staj döneminde de örgüt tarafınca takibi yapılmaktadır. Staj aşamasında örgüt üyelerinin deşifre olmamaları için beşer kişilik gruplar halinde, masrafı örgüt tarafınca karşılanan ev tutmaları sağlanmaktadır. Her ev için bir sorumlu tayin edilmektedir. Adaylık sürecini tamamlayıp ataması yapılan örgüt üyesi hakim, savcıların örgüt tarafınca takibine devam edildiği, sürekli irtibat kurularak bunların örgüte bağlılıkları sağlanmaktadır. Ataması yapılan örgüt mensubu hakim, savcının ilk maaşlarının tamamı örgüt tarafınca alınmaktadır. ondan sonrasındaki aylarda ise bekarlardan %15, evlilerden %10, en az 3 çocuğu olanlardan ise %5 oranında himmet toplanmaktadır. Bekar olan örgüt mensubu hakim, savcıların örgüt için önemli stratejik kurumlarda bakılırsavli örgüt üyeleri ile veya aynı meslekteki örgüt üyeleri ile evlenmelerinin teşvik edildiği ve katalog evlilikler yaptırıldığı anlaşılmıştır…

Örgüt tarafınca hakim, savcılara yönelik adaylık dahil tüm süreçlerde yabancı dil, yüksek lisans, doktora eğitimi, yurt dışı gezileri, mesleki ve şahsi programlar düzenlenmek suretiyle örgüt üyesi hakim, savcılar emsallerine nazaran daha donanımlı hale getirilmektedir. Örgüt mensupları hak etmedikleri biçimde yurt içi ve yurt dışı yüksek lisans ve doktora programlarına yerleştirilmişlerdir…

HSYK ve Ad[a]let Bakanlığı Teftiş Kurulunda nazaranv yapan örgüt mensubu müfettişlerce yapılan teftişlerde örgüt üyesi olan hakim, savcılarla örgüt üyesi olmayan hakim, savcılar farklı muameleye tabi tutulmakta, örgüt üyesi hakim, savcılara hak etmedikleri biçimde yüksek notlar ve olumlu siciller verilmekte, örgüt üyesi olmayan hakim, savcılara ise vasat veya düşük notlar verilmekte, sicilleri bozulmaktadır.

Örgüt mensubu hakim, savcıların deşifre olmasının önüne geçmek amacıyla örgüt üyesi hakim, savcıların çocuklarını örgüte ait olan okullara göndermemelerine karar verilmesi halinde örgüt üyesi hakim, savcı çocuklarının eğitimleri ile ilgilenilmesi, ayrıca ideolojik eğitim verilmesi için eğitim birim adıyla ayrıca bir birim kurulmuştur. Bu birim sorumlusu Yargıtay Üyesi olarak gorev yapan örgüt üyelerinden seçilmektedir…

Örgüt faaliyetlerinin birçoğunda gizlilik esas alınmasına karşın örgüt tarafınca HSYK seçimlerine verilen önemden ötürü bu zamanda örgüt mensuplarının deşifre olmayı göze alarak seçimlerde tüm il ve ilçeleri kapsayan adliye ziyaretleri, ev ziyaretleri ve yemek organizasyonları düzenlemişlerdir. Sözde bağımsız örgüt üyesi adaylarının seçim gezilerine beraber katılmışlardır. Örgütün 2014 yılı HSYK üye seçimlerinde gerek YARSAV listesi, gerekse bağımsız aday adı altında aday göstererek yargı içerisinde alternatif bir yargı gücü kuracak biçimde örgütlü olduğu anlaşılmıştır…”

Öte yandan Dairemizde derdest olan dava dosyalarında yukarıda belirtilen tespitleri destekler mahiyette, FETÖ’nün niteliğine ilişkin aşağıdaki beyanların yer aldığı görülmüştür:

Yargı mensubu olarak bakılırsav yapmış olan ve ifadesine başvurulan .ye ait Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 21/10/2016 tarihindeki ek sorgulama tutanağı: “.Şunu söylemem gerekiyor ki cemaat farklı sınav evlerinde kalan şahısları birbiriyle tanıştırmaz. .Bu yapı sizi asla boşta bırakmaz, yani üniversiteden mezun olduğunuzda sınav çalışma eviniz hazırdır, sınavı kazanınca mülakat referans listeniz hazırdır, bunların her aşamasından sorumlu olan kişiler vardır. .Kural olarak bu yapı gizlilik üzerine kurulu olduğundan bir evde kalan diğer evde kalan kişileri tanımazdı. Ama biz kimi zaman tanıştığımızda kimin bizden olduğunu hissediyor ve anlıyorduk. Biz staja başladıktan daha sonra bize yavaş yavaş tedbire riayet etmemiz hususu anlatılmaya başlandı. …bu yapıda ciddi bir hiyerarşi söz konusuydu. Ben maaşımın bekarken %15’ini, evlendikten daha sonra ise %10’unu cemaate himmet olarak verdim. .Evde kalan kişi sadece ev abisini tanır. Kıdemsiz birinin üst abileri tanıma şansı yoktur. Staj esnasında bize namazınızı gizli kılın gerekirse zorunlu hallerde namazlarınızı cem edin diyorlardı. Ramazan orucunuzu tutun ancak gerekirse oruç tutmuyormuş gibi davranın diyorlardı. Bunun dışında önemli bir husus da bize evliliğin faziletleri anlatılıyordu. .Evlilikten sorumlu abi, evlendirmeyi düşündüğü erkeğe gelerek erkekten bir vesikalık fotoğraf ve bir CV ister, devamında bu CV’yi ve fotoğrafı bir havuza atardı. Aynı işlemi bayanlar için de yapıyorlardı. Devamında evlilikten sorumlu abi kendince uygun gördüğü eş adaylarını birbirleriyle tanıştırıyordu.”

Yargı mensubu olarak gorev yapmış olan ve ifadesine başvurulan ..ya ait Kilis Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 23/06/2017 tarihindeki şüpheli ifade tutanağı: “17-25 Aralık süreci daha sonrası örgütün sivil imamı . kod adlı şahsın katıldığı .bir görüşmede sivil imam adlicilere hitaben ‘elinizde …siyasal iktidara ilişkin yolsuzluk ihale usulsüzlüğü vs. gibi ses getirecek dosya var ise, bu tarz ses getirecek dosyaları bekletmeyin, hemen davasını açın.’ dedi. .Örgüt mensuplarının deşifre olmasını önlemek için tedbir ya da ruhsat diye tabir edilen yöntemler uygulanmaktaydı. Bu kapsamda mesela; cuma namazına gitmememiz, adliyede namazları ima ile (göz ile) kılmamız, eğer mümkünse namaz vakti yetişiyorsa namazları cem ederek (birleştirerek) evde kılmamız, ramazan ayında eğer belli olacaksa oruç tutmamamız ve gerektiğinde alkol almamız talimatlandırılmıştı. .Bizim mezuniyet balomuzda, o dönemki yargı bürokrasisinin hassasiyeti de gözetilerek protokol masalarından görülecek açıdaki ön sıra masalara hep örgüt üyeleri oturtulmuş ve bunlara alkol almaları talimatlandırılmıştı diye biliyorum. .Seçim [2014 HSYK seçimi] süreciyle ilgili son olarak belirtmek istediğim, örgütün ByLock üzerinden birbirleriyle haberleşerek Facebook’taki hakim-savcı gruplarında ya da adalet.org’da organize bir biçimde hareket ederek bağımsız aday tanıtımlarının altına adayı övücü, parlatıcı, adayı ön plana çıkartıcı yorumlar yapılmasının sağlanmasıydı. Buna örnek olarak bir olay anlatayım; . mahkemede yanıma gelip bana telefonundaki ByLock mesajını okuttu. Yazının içeriğinde; –Tüm arkadaşların dikkatine, şu gün şu saatte Facebook’taki hakim savcı gruplarında ve adalet.org’da ‘[.] Gerçeği’ isimli bir paylaşım yapılacaktır. Paylaşımın altına bağımsız aday [.]yi övücü yorumlar yapıp destekleyelim.– .Görüldüğü üzere örgüt sosyal medyada organize bir biçimde hareket ederek seçimde başarılı olmayı amaçlamıştır.

…FETÖ yargı mensuplarını T1, T2, T3, T4, T5 üst başlığı/ tasnifi adı altında grup grup, hücre tipi yapılandırılmıştır. T3’teki bir kişinin ekstra bir tanışıklık yoksa diğerlerini bilmesi mümkün olmadığı gibi, bir daha T3 altında yer alan grupların da birbirini tanımaması genel kuraldır. Tedbir denilen gizlilik kurallarına riayet edilerek bu gizliliğin sağlanması amaçlanmıştır. Ama özellikle Ankara’da staj döneminde bu gizliliği sağlayamadılar. Biroldukça farklı gruba mensup kişi birbirlerini bir biçimde tanıdı veya başkasından duymak suretiyle öğrendi. Ancak tedbire son derece riayet edenler kendilerini gizleyebilmiştir.”

Yargı mensubu olarak bakılırsav yapmış olan ve ifadesine başvurulan …ye ait Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 18/10/2016 tarihindeki sorgulama tutanağı: “Taşra yapılanmasında o dönemki adı ile cemaatin bu yapılanması profesyonel olarak yürütülüyordu. 2002 yılından itibaren taşra yapılanması kendi içerisinde T1, T2, T3, T4, T5 şeklinde bölümlere ayrılmıştı. (“T” taşra anlamına gelen yapılanmayı simgelerdi). T1 grubu 39 bin sicilden daha önce gelenlerdi. T2 grubu 39 bin, 42 bin sicillileri, T3 grubu 92 bin 109 bin arası sicillileri, T4 grubu sonrasındasındaki sicillileri,T5 grubu 125 bin ve daha sonraki sicillileri ifade ederdi.”

Sonuç olarak FETÖ’nün, seneler itibarıyla takiye (olduğundan farklı görünme) esasına dayanan uzun vadeli bir projenin aşamalarını izleyerek kurduğu strateji doğrultusunda, kamu kurumlarında ve yargı organlarında demokratik devlet düzeninden ayrıksı ve ona paralel biçimde teşkilatlanmak suretiyle ülkenin bağımsızlığını, bütünlüğünü ve demokratik hukuk devletini tehdit edici, anayasal düzene sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışlar gösteren bir yapılanma haline geldiği anlaşılmaktadır. Nitekim bu yapılanma tarafınca 15 Temmuz 2016 gecesi anayasal düzene, demokratik kurumlara ve bizatihi Türk Milletine karşı darbe teşebbüsünde bulunulmuştur.

Darbe teşebbüsünün bertaraf edilmesini takip eden günlerde, söz konusu kalkışmaya dahil olan kişilerin telefon konuşmaları ve mesajları ortaya çıkmıştır. Anayasa Mahkemesinin Aydın Yavuz ve diğerleri (B. No: 2016/22169, 20/06/2017) sonucunda da yer alan, darbe teşebbüsünün şüphelilerinden olan Komiser Yardımcısı .nin telefonunda bulunan mesajlar bunlara örnek teşkil etmektedir. .nin telefonunda, “önemli, durum kötü, oldukca acil duyuru. tüm il ve ilçe imamlarını, abilere, ablalara, kurum imamlarına iletin, tüm hizmet mensupları darbeyi şiddetle kınayan açıklama yapsın, meydanlara inip kendisini kamufle etsin, resim çekilip sosyal medyada yayınlasın, demokrasi, seçilmiş irade falan desinler, ama fazla da asla muhterem hoca efendinin adı geçmesin açıklamalarda, hepimizi alabilirler, herkes -darbeden haberim yok TV’de gördüm ilk kez-desin, asla hükümete ve Tayyibe karşı olumsuz bir paylaşım yapmayın, bu gurubu kapatıyorum şimdi” şeklinde mesajların bulunduğu tespit edilmiştir.

3) Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü

AİHM “demokratik bir devletin, memurlarından anayasal prensiplere sadakat göstermesini isteme hakkı bulunduğunu” belirtmektedir (Sidabras ve Dziautas/Litvanya, B. No: 55480/00 ve 59330/00, 27/07/2004, § 52; Volkmer/Almanya (k.k.), B. No:39799/98, 22/11/2001;

Petersen/Almanya, B. No: 39793/98, 22/11/2001). AİHM’e nazaran “kamu çalışanlarının devlete sadık kalmaları genel yararı korumakla ve güvence altına almakla yükümlü devlet otoriteleri ile çalışmalarının doğasında bulunan bir şarttır.” (Sidabras ve Dziautas/Litvanya, B. No: 55480/00 ve 59330/00, 27/07/2004,§57; Zickus/Litvanya, B. No: 26652/02, 07/04/2009, § 28).

AİHM kararlarında yer alan sadakat yükümlülüğüne ilişkin yukarıda belirtilen ilkelerin hakimlik ve savcılık mesleği açısından yorumlanması gerekmektedir.

Anayasa’nın “Hakimlik ve savcılık mesleği” kenar başlıklı 140. maddesine Danışma Meclisi tarafınca yazılan gerekçede “… Adalet tevzii her şeydilk önce güvenilir nitelikte olmalıdır. Bu hizmeti gorenlerin tarafsızlıklarından şüphe edilmesi, hizmetin tam olarak yerine getirilmiş olduğunun kabulüne engeldir. Bu itibarla gorevlerinde özel hayatlarında tarafsızlıklarına dair bir davranışta bulundukları sanısını verecek hareketlerden sakınmak zorundadırlar.” denilmektedir.

Bu bağlamda, yargı mensuplarının sadakat yükümlülüğü memurlardan farklı olarak “bağımsızlık” ve “tarafsızlık” ilkeleri çerçevesinde hukuk devletine ve demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğü olarak ortaya çıkar.

Üstün bir kamu gücü yetkisi niteliğindeki yargı yetkisini kullanan hakim ve savcıların, Anayasa gereği tarafsız ve bağımsız olarak bakılırsav yapmaları, Anayasa’ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine gore hüküm vermeleri ve anayasal düzene sadakat göstermeleri, hukuk devletinde demokratik toplum düzeninin korunması açısından büyük önem arz etmektedir.

4) Dava Konusu Edilen Kararların Hukuki Niteliği

Anayasa’nın 139. maddesinde hakim ve savcıların gorevlerinin sona ermesi kararınu doğuran işlemler, disiplin cezaları ve meslekte kalmalarının uygun olmadığı yönünde verilen kararlar olarak ikiye ayrılmıştır. 24/02/1983 tarihindeki ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun “Hakimlik ve savcılık bakılırsavlerinin sona ermesi” kenar başlıklı maddesinde de disiplin cezası niteliğindeki meslekten çıkarma işlemi ile hakimlik ve savcılık nazaranvinin sona ermesi kararınu doğuran diğer işlemler ayrı ayrı belirtilmiştir.

ötürüsıyla 667 sayılı KHK’nın 3. maddesi uyarınca hakim ve savcıların meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararların, bu kişilere disiplin cezası verilmesine ilişkin kararlardan ayrı nitelikte olduğu konusunda duraksama bulunmamaktadır.

Dairemizin, Danıştay Başkanlığının internet sitesinde güncel kararlar başlığı altında yayımlanmış olan, 04/10/2016 tarih ve E:2016/8196, K:2016/4066 sayılı sonucunda da belirtilmiş olduğu üzere 667 sayılı KHK’nın 3. maddesi uyarınca terör örgütlerine veya MGK’ca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen yargı mensuplarının, “meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına” ilişkin kararlar, adli suç veya disiplin suçu işlenmesi karşılığında uygulanan yaptırımlardan farklı olarak terör örgütleri ile milli güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapıların kamu kurum ve kuruluşlarındaki varlığını ortadan kaldırmayı amaçlayan “fevkalade tedbir” niteliğindedir.

Bu kapsamda, ülkenin arasında bulunduğu tehdidin ortadan kaldırılması ve bozulan kamu düzeninin ivedi biçimde bir daha tesis edilmesi amacıyla 667 sayılı KHK’nın 3. maddesi ile “terör örgütleri ile milli güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen” üstün kamu gücü yetkisi kullanma ayrıcalığına sahip bu kişiler hakkında uygulanmak üzere olağan dönemdeki yaptırımlardan farklı olarak fevkalade nitelikte yeni bir tedbir getirilmiştir.

Terör örgütleri ile milli güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet, iltisak veya bunlarla irtibat, anayasal düzene sadakat yükümlülüğünün yitirildiğini ortaya koyan ve hakim ve savcılar hakkında bahse konu fevkalade tedbirin uygulanmasını gerektiren hallerdir. Yukarıda yer verilen yapılara üyelik ve mensubiyet olmasa da bu yapılara iltisaklı veya bunlarla irtibatlı bulunulması hali de anılan tedbirin uygulanabilmesi için yeterlidir. Nitekim davalı idare, yargı mensupları hakkında aldığı meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararları, anılan yargı mensuplarının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisaklarının sabit olduğu nedeni öne sürülerek tesis etmiştir.

Anayasa Mahkemesi 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı sonucunda iltisaklı kavramını ”kavuşan, bitişen, birleşen”, irtibatlı kavramını ise ”bağlantılı” olarak tanımlamıştır. Bu kavramlar ile kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına göre terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hal ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal beraberlik görünümü arasında oldukları yönünde kanaat oluşması yeterli olacaktır.

Bu bağlamda, üstün bir kamu gücü yetkisi niteliğindeki yargı yetkisini kullanan yargı mensupları yönünden örgüt ile irtibat ve iltisak hususu değerlendirildiğinde, yetki ve nüfuzlarını kullanarak örgütün amaçlarını gerçekleştirmesi için ya da örgütün talimatları doğrultusunda kendilerine veya başkalarına yarar sağlamak için bir takım hal ve hareketlerde bulunmak suretiyle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüklerini ihlal ettikleri yönünde bir kanaat oluşması halinde örgüt ile irtibat ve iltisaklarının bulunduğunu söylemek mümkün olacaktır.

5) şahsileştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi

Yargı mensubu olarak bakılırsav yapanlar hakkında meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin bahse konu fevkalade tedbirin uygulanması için ilgililerin terör örgütleri ve milli güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet veya iltisakını ya da bunlarla irtibatını ortaya koyan delil, bulgu ve bu yönde değerlendirme yapılmasına niçin olan hususların idare tarafınca ortaya konulması gerekmektedir.

Dava konusu kararların dayanağı olan delillerin, davalı idare tarafınca dava konusu kararların tesisinden daha sonra tespit edilerek dosyaya sunulduğu anlaşılmakta ise de bu delillerin terör örgütleri ile milli güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet, iltisak veya bunlarla irtibatı ve anayasal düzene sadakat yükümlülüğünün yitirildiğini ortaya koyan geçmişe ilişkin olay ve olgular olduğu görüldüğünden dava konusu kararların hukuka uygunluğunun değerlendirilmesinde dikkate alınabileceği tabiidir.

a) Davacı Hakkındaki Tanık Beyanları

Davacı hakkındaki tanık beyanları şöyledir:

Yargı mensubu olarak nazaranv yapan ve ifadesine başvurulan … Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 20/01/2017 tarihindeki tanık ifade tutanağında, “6- ..: “Yazılı sınavı kazandıktan daha sonra mülakattan önce iki gün aynı evde birlikte kalmıştık. bu biçimde konuştuğumuzda üç senedir deniyorum yazılı sınavları kazanamadım demişti. O tarihte ilk kez kazanmıştı.”,

Aynı şahıs Hakimler ve Savcılar Kurulu Müfettişlerince düzenlenen 03/03/2017 tarihindeki tanık ifade tutanağında, “..Hakimlik savcılık sınavını kazanıp da Keçiören tarafında hakim savcı mülakat evi denebilecek FETÖ/PDY kontrolündeki bu ikinci evde mülakat bekleyenler aşağıda isimlerini saydığım kişilerdir: (soyadını hatırlamıyorum) :17. Dönem Hakim adayıdır. Kendisinin 2-3 senedir hazırlanmasına rağmen yazılı sınavları kazanamadığını söylüyordu. Tanığa Adalet Akademisi ve staj yaptığı 17. dönemden tanıdığı FETÖ/PDY ile iltisaklı ve irtibatlı olduğunu bildiği kişiler ile ilgili bilgi ve görgüsü, 17 dönem Adalet Akademisi yıllığında yer alan fotoğraflarından teşhis ettirilmek suretiyle soruldu: (…): Kendisini 17. Akademi yıllığında yer alan fotoğraftan teşhis ettim. Yukarıda verdiğim bilgiler geçerlidir…”,

Avukat olarak nazaranv yapmış olan ve ifadesine başvurulan . Tokat Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 02/11/2017 tarihindeki şüpheli ifade tutanağında, “..1.HAKİM SAVCI ÇALIŞMA EVİ: Ben 2013 yılı eylül ayında Ankaraya giderek toplama evinden daha sonra 1. Hakim savcı çalışma evinde kalmaya başladım ve 2013 yılı aralık ayına kadar bu evde kaldım. bu evde komşularla muhatap olmak zorunda kalırsak kendimizi avukat yada öğrenci olarak tanıtmamızı söylenmişti, kesinlikle hakim savcı çalışma evinden bahsedilmemesini istenmişti. Bu evde farklı illerin hukuk fakültelerinden mezun şahıslar yapı tarafınca toplanmıştı ve hakim savcı sınavlarına hazırlanılıyordu. Bu evde benimle birlikte ., ., ., . isimli şahıslarla toplamda 5 kişi beraber kaldık Bu evde kod adım . idi. diğer şahısların kod adı kullandıklarını hatırlamıyorum, çünkü ben kod adı yerine gerçek isimleri ile hitap ediyordum, zaman zamanda şahıslar kod adlarını değiştiriyorlardı…24-.: Bıı şahsın soyadını hatırlamıyorum, Kırıkkaleli olabilir, İstanbuldan bir üniversiteden hukuk mezunudur, 1. Hakim savcı çalışma evinde birlikte kaldık, daha sonrasında ne iş yaptığını bilmiyorum, bu şahıs orta boylu, zayıf yapılı, esmer tenli bir şahıstır görsem teşhis ederim.”,

Aynı şahıs Tokat Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 04/11/2017 teşhis tutanağında, davacıyı kesin ve net biçimde teşhis ettiği görülmüştür.

Avukat olarak nazaranv yapmış olan ve ifadesine başvurulan . Erzurum Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 10/11/2017 tarihindeki şüpheli ifade tutanağında, “..2012 yılının kurban bayramının öncesinde Ankaraya çağırdılar, bende ancak bayramdan daha sonra gelebileceğimi söylemiş oldum, 2012 yılının kurban bayramından daha sonra Ankara iline gittim, beni hakim-savcı evlerine yerleştirdiler ve bu durumu kesinlikle ailelerimize bile söylemememizi dediler, ben Ankara ilinde 2012 yılının son aylarında hakim-savcı çalışma evlerinde kaldım, Ankara da beni terminalden bir bayan karşıladı, bu kadının adını ve nereli olduğunu bilmiyorum…bu evde bir daha ..vardı, bu şahıslar ile beraber 2012 yılının son aylarında 15 gün kadar kaldım, evde ders çalıştık ve ondan sonrasında İdari Hakimlik sınavına girdim, iki gün daha sonra beni bir bayan bu evden alarak başka bir çalışma evine götürdü, beni götüren bu şahsı da tanımıyorum, diğer çalışma evinde bir daha benle beraber …vardı, evde bu 4 şahıs ile beraber kaldık ve Adli yargı sınavı için hazırlanmaya başladık,…beni bir daha Ankara da bir çalışma evine yerleştirdiler, tarih 2013 yılının Şubat ve ya Mart ayları olmuştu bu evde benli beraber (nereli olduğunu ilmiyorum) ile kaldık…”,

Aynı şahsın Tokat Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 16/11/2017 tarihindeki teşhis tutanağında, davacıyı kesin ve net biçimde teşhis ettiği görülmüştür.

Avukat olarak nazaranv yapmış olan ve ifadesine başvurulan … Tokat Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 29/09/2017 tarihindeki şüpheli ek ifade tutanağında, “..Hakim Savcı Çalışma Evi: 2013 yılında ben Manisa ilinde ailemin yanında iken Üniversite boyunca kullandığım ve şuan numarasını hatırlamadığım kendi üzerime kayıtlı olmayan numarayı İsmini . KOD ADI olarak tanıtan bir bayan sabit bir numaradan aradı. Ankara iline ne zaman geleceğimi sordu. Ben de Ağustos ayının sonunda geleceğimi söylemiş oldum. . isimli bayan beni anlaştığımız gün ve saatte beni AŞTİ otogarında karşıladı. . isimli bayan tek başınaydı. beraber Aşti otogarından bir taksiye binerek Ankara ili Keçiören ilçesinde Dutluk denilen yerdeki 4 yada 5 katlı bir apartmanın son katında bulunan bir eve götürdü. Evde birden çok kişi vardı bana bu evde geçici olarak kalacaksın diyerek evden ayrıldı. Ben ilerleyen süreçte bu evin mülakat evi olarak kullanıldığım sınavlardan daha sonra bu evde kalmam üzerine öğrendim. Bu evde benimle beraber geçici olarak kalanlar… isimli bayanlar vardı, Bu evde yaklaşık bir hafta kadar kaldık, Bu evde cep telefonu kullandık. Sabit telefon yoktu. Yaklaşık bir hafta daha sonra . kod adlı bayan kaldığımız eve gelerek beni, ..’yı alarak Ankara Keçiören ilçesindeki Etlik semtinde o dönem . market isimli iş yerinin civarındaki 5-6 katlı rengini beyaz olarak hatırladığım ismi hatırlamadığım bir apartman dairesinin ikinci katına numarasını hatırlamadığım bir daireye götürdü.. . isimli kadının götürmüş olduğu evde toplam 6 kişi kalmaklaydık. Evde 3 oda vardı. Bu Hakim ve Savcı çalışma evinde benim ile beraber Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu …, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunu …, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunu olduklarını hatırladığım nereli olduklarını ve soyadlarını hatırlamadığım . ya da . ile . isimli bayanlardı…”

Aynı şahsın Tokat Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 02/10/2017 tarihindeki teşhis tutanağında, davacıyı kesin ve net biçimde teşhis ettiği görülmüştür.

Avukat olarak nazaranv yapmış olan ve ifadesine başvurulan . Tokat Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 04/11/2016 tarihindeki şüpheli ifade tutanağında, “..Katılmış olduğum ve hatırladığım kadarı ile 2011-2012 döneminde ikinci çalışma evinde benim ile beraber; soyadını hatırlayamadığım fakat adını . olarak bildiğim görsem tanıyabileceğim Marmara Hukuk Fakültesi mezunu şahıs (Bu kişinin Adalet Bakanlığı ve Hakimlik sınavını kazandığını ve Adalet Bakanlığında goreve başladığını biliyorum), bir daha soyadını hatırlayamadığım fakat . isimli sahsın Marmara Üniversitesinden Sınıf arkadaşı olduğunu bildiğim görsem tanıyabileceğim . isimli şahıs (Bu kişinin Bakırköy adliyesinde staj yaptığını ve babasının emniyette çalıştığını hatırlıyorum), adını . olarak bildiğim bir daha .’in Marmara Üniversitesinden sınıf arkadaşı olduğunu bildiğim soyadını . olarak hatırladığım ve İdari Yargı Hakimliğini kazandığını bildiğim şahıs, Gazi Üniversitesi Mezunu olduğunu hatırladığım adını . olarak bildiğim fakat soyadını hatırlayamadığım şahıs, babasının Yargıtay da hakim olduğunu kod adının . olduğunu bildiğim . isimli şahıs, benim üniversiteden sınıf arkadaşım olan . isimli şahıs ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olduğunu hatırladığım . isimli kişiler ile beraber kaldım…”,

Aynı şahsın Tokat Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 05/11/2016 tarihindeki teşhis tutanağında, davacıyı kesin ve net biçimde teşhis ettiği görülmüştür.

Avukat olarak gorev yapmış olan ve ifadesine başvurulan . Tokat Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosunca düzenlenen 07/04/2017 tarihindeki şüpheli sorgulama tutanağında, “…Ben üniversite yaşamım boyunca 4. Sınıfı kadar yapıya ait evlerde kaldıktan daha sonra babamın evinin bulunduğu Ankara iline döndüm. Ankara iline döndüğümde babamla görüştüğümde bana hitaben “Evde televizyon var, telefon var, annende rahatsız, evde çalışma ortamın yok, çalışma evleri varmış, seni oraya gönderebiliriz” şeklinde söylemiş oldu. böyle konuşmalarımız 1,5 -2 ay sürdü. ondan sonrasında bende çalışma ortamı olsun diye babama olabileceğini söylemiş oldum. Akabinde babam durumu ismini bilmediğim bir arkadaşıyla görüştü, bir süre arkadaşında haber bekledik, ondan sonrasında Ağustos başı gibi arkadaşından haber geldi, babam bana eşyalarını hazırla seni almaya gelecekler şeklinde söylemiş oldu. sonrasındasında akşam saatlerinde 18:30 – 19:00 gibi arabayla beni evin önünden almaya geldiler, beni almaya gelenler içinde kapalı bir bayan ve onun eşi olduğunu bildiğim iki kişi ile arabada gerçek ismini söyleyemeyeceğini beyan edip bana kod adını … olarak söyleyen kişiler vardı. Bu kişiler beni şuan gösteremeyeceğimi düşündüğüm bir eve götürdüler. Götürdükleri bir apartman dairesiydi ve ev ikinci kattaydı. Bu evde yaklaşık 3-4 gün kaldım. Bu evde 5-6 kişi daha vardı. Ancak kısa süreliğine kaldığımda bu evin sorumlusunu ve kalan kişileri tam olarak hatırlamıyorum. Bu evden hatırladığım tek birşey vardır. Bu evde gözlüklü, esmer, siyah saçlı, görsem teşhis edebileceğim .isimli (kod adı mı gerçek adımı tam olarak bilmiyorum) şahıs vardı. Bu kişi haricinde hiç kimseyi hatırlamıyorum. Bu evde 3-4 gün kaldıktan daha sonra bir daha . kod adlı kişi beni alarak istediğiniz zaman gösterebileceğim Keçiören taraflarında dublex bir eve götürdü. Bu eve gittiğimde evde ev sorumlusu olarak . kod adlı şahıs vardı. Ayrıca bu evde soyismini hatırlamadığım . isimli şahıs, soyismini hatırlamadığım .

isimli şahıs, soyismini hatırlamadığım . isimli şahıs, soyismini hatırlamadığım . isimli şahıs vardı. Bu evin sorumlusu . kod adlı şahıstı. . kod adlı şahsın üstünde de 4 veya 5 evden sorumlu olan . kod adlı şahıs vardı isimli şahıs: Bu şahsın yanlış hatırlamıyorsam ailesi o dönemde Kütahya da oturuyordu. Babası polisti. Esmer, uzun saçlı, minyon tipli bir bayandı. Bu kişinin gerçek adı mı kod adı mı onu tam olarak bilmiyorum. Bu şahsı görsem teşhis edebilirim…”,

Aynı şahsın Tokat Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 07/04/2017 tarihindeki teşhis tutanağında, davacıyı kesin ve net biçimde teşhis ettiği görülmüştür.

Avukat olarak bakılırsav yapmış olan ve ifadesine başvurulan . Tokat Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 01/11/2017 tarihindeki şüpheli ifade tutanağında, “..2.HAKİM SAVCI ÇALIŞMA EVİ 2015 EYLÜL ve KASIM AYLARI: Bu kalmış olduğum evin Murakıbı olan . Kod adlı şahıs beni ilk kalmış olduğum evden alarak İncirli semtinde bulunan tam açık adresini hatırlamadığım bir apartmanın zemin üstü olarak hatırladığım daireydi, bu evde de yukarıda evlerin kurallarını ayrıntılı olarak bahsetmiş olduğum kurallar geçerliydi, evin murakıbı . Kod adlı şahıs, Sermurakıbı da . kod adlı şahıstı, benimle beraber yapıya ait olan hakim savcı çalışma evinde ., ., ., ZAYIF OLAN . ve daha sonradan gelen … isimli şahıslarla beraber kaldım. Bu eve Murakıp … Kod adlı şahıs haftada bir, Sermurakıb … Kod isimli şahısla 3 haftada bir geliyordu, Sermurakıb . isimli şahısla eve geldiği zaman içinderda evde kalanların sayısı adetince fotokopi kağıdına basılmış olarak deneme sınavları getiriyordu, bu deneme sınavlarını salonda bir sınav ortamında gerçek bir sınavmış gibi çözüyorduk, hemen sonrasındadan sınav neticelerinı geldiğinde bize açıklıyordu, optik okuyucuda okuttuğunu söylüyordu, bu deneme sınavları biz çözdükten daha sonra evde kalmıyor, sermurakıb . kod isimli şahıs tarafınca toplayıp gdolayıyordu, ben bu deneme sınavlarından 2013 yılında girmiş olduğum idari yargı sınavında benzer yada aynı soruların çıktığını hatırlamıyorum, ancak kendi aralarında benzer bir sorunun çıktığını söylemiş olduklerini hatırlıyorum,…31-ZAYIF OLAN .: Bu şahsın soyadını ve nereli olduğunu hatırlamıyorum, Marmara Hukuk Mezunu olduğunu hatırlıyorum, bu şahıs zayıf yapılı, esmer tenli, orta boylu bir şahıstır, görsem teşhis ederim…”,

Aynı şahsın Tokat Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 02/11/2017 tarihindeki teşhis tutanağında, davacıyı kesin ve net biçimde teşhis ettiği görülmüştür.

Avukat olarak bakılırsav yapmış olan ve ifadesine başvurulan . Tokat Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen 24/10/2017 tarihindeki şüpheli ifade tutanağında, “..Benim girmiş olduğum 2013 Adli ve İdari yargı hakimlik ve savcılık sınavlarında Çalışma evlerinde verilmiş olan test kitabı ve denemelere benzer soruların çıktığını hatırlıyorum. Sınavdan daha sonra memleketime gittim ve hemen sonrasında 2013 Adli yargı sınavını kazandığımı öğrendim, . kod isimli şahıs ertesi gün beni arayarak Ankara’ya gelmem gerektiğini söylemiş oldu ve bende birkaç gün daha sonra Ankara Keçiörende bulunan üçüncü çalışma evime gittim. Eve gittiğimde kimse yoktu . kod adlı . isimli şahıs beni alarak bu evin yakınında bulunan başka bir eve götürdü. Bu eve gittiğimde ., . isimli şahıs (. yada . olabilir) ve . İsimli bir şahıs vardı bu evde bulu

Haber Sitelerinden Alıntı Yapılmıştır.