Tbmm'Nin Yaptığı Ilk Antlaşmanın Adı Nedir ?

Selin

Yeni Üye
TBMM’nin İlk Antlaşması: Misak-ı Milli ve Sonrasındaki Süreç

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), 23 Nisan 1920 tarihinde kurulmuş olup, Kurtuluş Savaşı’nın en kritik dönemlerinde ülkenin siyasi ve hukuki temellerini atmaya başlamıştır. Bu bağlamda, TBMM'nin yaptığı ilk antlaşma da, Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal bağımsızlığının ve egemenliğinin temellerini sağlamlaştıran bir dönüm noktasıdır. Peki, TBMM'nin yaptığı ilk antlaşmanın adı nedir? Bu sorunun cevabı, "Misak-ı Milli"dir.

Misak-ı Milli’nin Tanımı ve Önemi

Misak-ı Milli, 28 Ocak 1920 tarihinde, İstanbul’daki son Osmanlı Meclisi Mebusanı’nda kabul edilmiş ve ardından 12 Şubat 1920’de TBMM tarafından benimsenmiştir. Türk milletinin ulusal sınırlarının belirlenmesi ve egemenliğinin korunması için bir temel ilkeler seti olarak kabul edilen Misak-ı Milli, esasen bir "ulusal antlaşma" niteliğindedir. Bu belge, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kabul edilen ve bir ulusal kurtuluş hareketinin hedeflerini ortaya koyan ilk yazılı belgedir.

Misak-ı Milli'nin temel amacı, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra, Türk milletinin ulusal çıkarlarını güvence altına almak ve Anadolu topraklarında bağımsız bir Türk devleti kurmaktı. Bu belge, aynı zamanda 1919-1922 yılları arasındaki Kurtuluş Savaşı’nın da ideolojik ve hukuki zeminini oluşturmuştur. Misak-ı Milli'nin içeriği, hem içerdeki hem de dışarıdaki güçlere karşı güçlü bir direnişin ve mücadeleci bir kimliğin simgesi olmuştur.

Misak-ı Milli'nin İçeriği ve Sınır Belirlemeleri

Misak-ı Milli, toplam yedi maddeden oluşmaktadır. Bu maddeler, Türk milletinin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü sağlamlaştırmaya yönelik bir dizi hedefi ortaya koymaktadır. Bunlar arasında, aşağıda belirtilen bazı ana başlıklar yer alır:

1. Doğu Anadolu ve Ermenistan: Ermenilerle ilgili yapılan antlaşmalar ve uluslararası baskılara rağmen, Doğu Anadolu'nun Türk vatanı olarak kalması gerektiği vurgulanmıştır.

2. Yunanistan ile olan Sınırlar: Yunanistan’ın işgal ettiği topraklardan, özellikle Batı Anadolu kıyılarından Türk milletinin hakları savunulmuş, bu bölgelerin geri alınması gerektiği ifade edilmiştir.

3. Kuzey Irak ve Suriye: Irak ve Suriye'nin bazı topraklarının Türk hakimiyetinde olması gerektiği belirtilmiştir. Bu bölge, özellikle Kürtler ve Araplar arasındaki nüfus yapısını göz önünde bulundurarak, daha sonra bağımsızlık hareketlerine zemin hazırlamıştır.

4. Boğazlar ve İstanbul: İstanbul ve Çanakkale Boğazları’nın kontrolü, Türk egemenliğinde olmalıdır. Bu, ilerleyen yıllarda Boğazlar Sözleşmesi ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi gibi uluslararası antlaşmalarla şekillenecek bir konu olmuştur.

5. Misak-ı Milli ve Bağımsızlık: Misak-ı Milli’nin en önemli vurgusu, Türk milletinin bağımsızlığının kesin olarak sağlanması gerektiğidir. Bu, Kurtuluş Savaşı'nın ideolojik temelini oluşturmuş ve ulusal egemenliğin her koşulda korunması gerektiği ifade edilmiştir.

Misak-ı Milli’nin Sonrası ve Antlaşmalar Süreci

Misak-ı Milli’nin kabulü, TBMM’nin egemenliğini ve ulusal sınırlarını savunma kararlılığının bir göstergesi olmuştur. Bu belge, uluslararası arenada Türkiye'nin gelecekteki diplomatik mücadelelerinin temelini atmıştır. Ancak, Misak-ı Milli’nin kabul edilmesinin hemen ardından, Türkiye’nin karşılaştığı en büyük zorluklardan biri, bu ilkelerin yabancı işgallerine ve dış baskılara karşı korunması olmuştur.

Kurtuluş Savaşı devam ederken, Türkiye, Misak-ı Milli'yi gerçekleştirmek adına büyük bir askeri mücadele vermek zorunda kalmıştır. Bu süreç, Türkiye’nin Lozan Antlaşması’na kadar devam edecek bir mücadeleyi işaret etmiştir. Ancak, Misak-ı Milli’nin doğrudan bir antlaşma değil, bir ilkeler beyanı olduğu da unutulmamalıdır. Yani, bu belge hem bir antlaşma taslağı hem de halkın ulusal egemenliğe ve bağımsızlığa olan inancını pekiştiren bir bildiri olmuştur.

Misak-ı Milli ve Lozan Antlaşması

Lozan Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti'nin egemenliğini tanıyan ve Misak-ı Milli’nin esaslarını büyük ölçüde gerçekleştiren uluslararası bir sözleşmedir. Ancak, Lozan Antlaşması ile Misak-ı Milli’nin tüm hedeflerinin gerçekleşmediği de söylenebilir. Özellikle, Kars ve Ardahan gibi bazı topraklar ve Musul sorunu, Lozan’da çözüme kavuşturulamamıştır. Bu nedenle, Misak-ı Milli’nin gerçekleştirilmesi yolunda daha uzun vadeli bir mücadeleye ihtiyaç duyulmuştur.

Misak-ı Milli'nin Diğer Antlaşmalar Üzerindeki Etkisi

Misak-ı Milli'nin oluşturduğu bu bağımsızlık ve toprak bütünlüğü anlayışı, daha sonra imzalanacak olan diğer antlaşmalara da yansımıştır. Lozan Antlaşması gibi, bu ilkeler üzerine kurulan diğer anlaşmalar, Türkiye'nin ulusal sınırlarını ve bağımsızlığını güvence altına almak için birer araç haline gelmiştir. Bununla birlikte, Misak-ı Milli’nin ortaya koyduğu ilkelerin, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucuları tarafından hem iç politikada hem de dış politikada benimsenecek bir yaklaşım haline geldiğini söylemek mümkündür.

Sonuç

TBMM'nin yaptığı ilk antlaşma, aslında doğrudan bir antlaşma değil, bir ulusal ilkeler bildirisi olan Misak-ı Milli'dir. Bu belge, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinin önemli bir kilometre taşı olup, ülkenin bağımsızlık mücadelesinin ve ulusal egemenliğini elde etme kararlılığının simgesi olmuştur. Misak-ı Milli, yalnızca askeri zaferler ve diplomatik müzakerelerle değil, aynı zamanda halkın ve devletin ulusal birliğiyle elde edilen bir zaferdir. Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı’ndaki hedefleri ve Lozan Antlaşması’na kadar süren mücadeleler, Misak-ı Milli'nin temel ilkeleri doğrultusunda şekillenmiştir. Bugün bile, bu antlaşma, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin en önemli belgelerinden biri olarak tarih sahnesinde yer almaktadır.