Teras Emsale Dahil mi? Mesele Sadece Metrekare Değil, Adalet de Var
Arkadaşlar, bugün tartışmaya açmak istediğim konu, ilk bakışta gayet teknik ve mimari bir mesele gibi görünüyor: *teras emsale dahil mi?* Ancak işin içine biraz derinlemesine baktığımızda, karşımıza yalnızca metrekare hesabı ya da belediye yönetmelikleri çıkmıyor; toplumsal cinsiyet, çeşitlilik, sosyal adalet ve hatta yaşam hakkı gibi geniş meseleler giriyor. Bu yüzden bu yazıda hem kadınların empati ve toplumsal etkiler üzerine yoğunlaşan bakış açılarını, hem de erkeklerin daha çözüm ve sistem odaklı yaklaşımlarını harmanlayarak, meseleyi farklı açılardan irdelemek istiyorum.
Emsal Hesabı: Görünenden Fazlası
Terasların emsale dahil edilip edilmeyeceği, aslında çok daha büyük bir tartışmanın küçük bir parçası. Çünkü emsal, yani bir arsanın üzerine yapılabilecek toplam inşaat alanı, sadece bina yüksekliği ya da yoğunluğu ile ilgili değil, insanların yaşam kalitesini doğrudan etkileyen bir unsur.
Şimdi soruyorum: Terasın emsale dahil edilmesi, bir kesim için sadece metrekare kaybı olabilir ama diğerleri için nefes alabilecekleri, komşularla bağ kurabilecekleri bir alanın yok olması değil midir?
Erkek forumdaşlarımız bu noktada genellikle stratejik yaklaşıyor: “Emsal dahil edilirse maliyet artar, yatırımcı çekilmez” ya da “şehir planlamasında düzen bozulur.” Kadın forumdaşlarımız ise çoğu zaman daha empatik bir yerden bakıyor: “Teras demek, çocukların güvenle oynayabileceği, yaşlıların gün ışığı görebileceği bir alan demek.” İşte bu iki bakışın birleştiği yerde gerçek tartışma başlıyor.
Toplumsal Cinsiyet ve Mekânın Paylaşımı
Mimarlık ve şehir planlamasında mekânın paylaşımı hep iktidar ilişkileriyle bağlantılı olmuştur. Terasların tasarımı ve erişilebilirliği de bu bağlamda okunmalı. Kadınların çoğu zaman eve, evin iç mekânına hapsedildiğini; erkeklerin ise kamusal alanlarda daha görünür olduğunu düşünürsek, teras aslında bir *köprü mekân* işlevi görebilir.
Kadın için teras, ev ile dış dünya arasında bir nefes alma, kendine ait küçük bir sosyal alan yaratma fırsatıdır. Erkek içinse daha çok stratejik bir değer taşır: “Evi satarken teras metrekaresi prim yapar mı?” ya da “Terası ortak alan sayarsak aidatlar nasıl değişir?” gibi hesaplar gündeme gelir.
Ama asıl soru şu: Terasların varlığı, kentte kadınların görünürlüğünü ve kamusal hayata katılımını artırabilir mi?
Çeşitlilik Perspektifinden Teras
Bir de çeşitlilik meselesi var. Teraslar sadece kadın-erkek meselesi değil; çocukların oyun hakkı, yaşlıların güneş görme hakkı, engelli bireylerin erişim hakkı da burada devreye giriyor. Eğer teraslar emsale dahil edilip yatırımcılar tarafından “lüks” bir öğe haline getirilirse, bu alanlardan yalnızca belli bir kesim yararlanacak. Oysa toplumsal adalet dediğimiz şey, bu alanların herkes için erişilebilir olmasını gerektiriyor.
Şehir planlaması, sadece rant ya da yatırım odaklı düşünüldüğünde, toplumsal kırılganlıkların derinleştiğini görmüyor muyuz? Engelli bir bireyin çıkamadığı teras, gerçekten teras sayılır mı?
Sosyal Adalet: Metrekareden Öte
Emsal tartışmasının merkezinde aslında bir adalet meselesi var. Terasları emsale dahil ederek daha fazla vergi ya da bedel almayı savunanlar, bunu kent bütçesi için zorunlu görüyor. Ancak aynı zamanda bu durum, alt gelir grubundaki insanların teraslı evlere ulaşmasını imkânsız hale getiriyor.
Kadın forumdaşlarımızdan sıkça duyduğum bir itiraz: “Yaşam alanları neden sadece zenginlerin ayrıcalığı olsun?” Erkek forumdaşlar ise çözüm odaklı düşünüp şu soruyu soruyor: “Belediyeler neden terası emsal dışı bırakıp, buna karşılık sosyal konutlarda da standartlaştırmasın?” İşte burada toplumsal cinsiyet ve adalet tartışması kesişiyor.
Geleceğe Bakış: Terasın Dönüşen Anlamı
Gelecekte teraslar yalnızca keyifli bir kahve köşesi değil, aynı zamanda sürdürülebilir yaşam pratiklerinin merkezi olabilir. Kent tarımı için küçük bostanlar, güneş enerjisi panelleri, yağmur suyu toplama sistemleri… Terasların potansiyeli devasa. Ancak bu potansiyel, sadece üst gelir grubuna ait lüks sitelerde kalırsa, sosyal eşitsizlik uçurumu daha da büyüyecek.
Buradan provokatif bir soru sorayım: Terasın üstüne güneş paneli koyan biri emsale dahil edilmeli mi, edilmemeli mi? Çevreye katkı sağlarken aynı anda vergiyle cezalandırılmak adalet mi?
Tartışmaya Davet
Sevgili forumdaşlar, bu mesele sandığımızdan daha politik, daha sosyal ve daha adalet yüklü bir mesele. Emsal hesapları sadece mimarların ya da müteahhitlerin değil, hepimizin hayatını etkiliyor. Çünkü şehir dediğimiz şey, aslında hepimizin ortak yaşam alanı.
Benim sorularım şunlar:
* Terasların emsale dahil edilmesi, sosyal adaleti mi güçlendirir, yoksa daha da mı zayıflatır?
* Kadınların teraslara dair daha empatik ve yaşam kalitesi odaklı bakışları ile erkeklerin çözümcü ve analitik yaklaşımlarını nasıl dengeleyebiliriz?
* Geleceğin kentlerinde teraslar gerçekten birer ortak yaşam alanı mı olacak, yoksa sadece zenginlerin ayrıcalığı mı?
Hadi gelin, terasın metrekare hesabını bir kenara bırakıp, onun bize sunduğu sosyal, kültürel ve adalet boyutunu tartışalım. Çünkü bazen en sıradan gibi görünen teknik bir mesele, aslında toplumsal hayatın aynasıdır.
---
İstersen bu yazıyı daha da genişletip, emsal tartışmasını iklim krizi ve kent hakkı perspektifleriyle de ilişkilendirebilirim. Dilersen o yönde bir derinleşme ister misin?
Arkadaşlar, bugün tartışmaya açmak istediğim konu, ilk bakışta gayet teknik ve mimari bir mesele gibi görünüyor: *teras emsale dahil mi?* Ancak işin içine biraz derinlemesine baktığımızda, karşımıza yalnızca metrekare hesabı ya da belediye yönetmelikleri çıkmıyor; toplumsal cinsiyet, çeşitlilik, sosyal adalet ve hatta yaşam hakkı gibi geniş meseleler giriyor. Bu yüzden bu yazıda hem kadınların empati ve toplumsal etkiler üzerine yoğunlaşan bakış açılarını, hem de erkeklerin daha çözüm ve sistem odaklı yaklaşımlarını harmanlayarak, meseleyi farklı açılardan irdelemek istiyorum.
Emsal Hesabı: Görünenden Fazlası
Terasların emsale dahil edilip edilmeyeceği, aslında çok daha büyük bir tartışmanın küçük bir parçası. Çünkü emsal, yani bir arsanın üzerine yapılabilecek toplam inşaat alanı, sadece bina yüksekliği ya da yoğunluğu ile ilgili değil, insanların yaşam kalitesini doğrudan etkileyen bir unsur.
Şimdi soruyorum: Terasın emsale dahil edilmesi, bir kesim için sadece metrekare kaybı olabilir ama diğerleri için nefes alabilecekleri, komşularla bağ kurabilecekleri bir alanın yok olması değil midir?
Erkek forumdaşlarımız bu noktada genellikle stratejik yaklaşıyor: “Emsal dahil edilirse maliyet artar, yatırımcı çekilmez” ya da “şehir planlamasında düzen bozulur.” Kadın forumdaşlarımız ise çoğu zaman daha empatik bir yerden bakıyor: “Teras demek, çocukların güvenle oynayabileceği, yaşlıların gün ışığı görebileceği bir alan demek.” İşte bu iki bakışın birleştiği yerde gerçek tartışma başlıyor.
Toplumsal Cinsiyet ve Mekânın Paylaşımı
Mimarlık ve şehir planlamasında mekânın paylaşımı hep iktidar ilişkileriyle bağlantılı olmuştur. Terasların tasarımı ve erişilebilirliği de bu bağlamda okunmalı. Kadınların çoğu zaman eve, evin iç mekânına hapsedildiğini; erkeklerin ise kamusal alanlarda daha görünür olduğunu düşünürsek, teras aslında bir *köprü mekân* işlevi görebilir.
Kadın için teras, ev ile dış dünya arasında bir nefes alma, kendine ait küçük bir sosyal alan yaratma fırsatıdır. Erkek içinse daha çok stratejik bir değer taşır: “Evi satarken teras metrekaresi prim yapar mı?” ya da “Terası ortak alan sayarsak aidatlar nasıl değişir?” gibi hesaplar gündeme gelir.
Ama asıl soru şu: Terasların varlığı, kentte kadınların görünürlüğünü ve kamusal hayata katılımını artırabilir mi?
Çeşitlilik Perspektifinden Teras
Bir de çeşitlilik meselesi var. Teraslar sadece kadın-erkek meselesi değil; çocukların oyun hakkı, yaşlıların güneş görme hakkı, engelli bireylerin erişim hakkı da burada devreye giriyor. Eğer teraslar emsale dahil edilip yatırımcılar tarafından “lüks” bir öğe haline getirilirse, bu alanlardan yalnızca belli bir kesim yararlanacak. Oysa toplumsal adalet dediğimiz şey, bu alanların herkes için erişilebilir olmasını gerektiriyor.
Şehir planlaması, sadece rant ya da yatırım odaklı düşünüldüğünde, toplumsal kırılganlıkların derinleştiğini görmüyor muyuz? Engelli bir bireyin çıkamadığı teras, gerçekten teras sayılır mı?
Sosyal Adalet: Metrekareden Öte
Emsal tartışmasının merkezinde aslında bir adalet meselesi var. Terasları emsale dahil ederek daha fazla vergi ya da bedel almayı savunanlar, bunu kent bütçesi için zorunlu görüyor. Ancak aynı zamanda bu durum, alt gelir grubundaki insanların teraslı evlere ulaşmasını imkânsız hale getiriyor.
Kadın forumdaşlarımızdan sıkça duyduğum bir itiraz: “Yaşam alanları neden sadece zenginlerin ayrıcalığı olsun?” Erkek forumdaşlar ise çözüm odaklı düşünüp şu soruyu soruyor: “Belediyeler neden terası emsal dışı bırakıp, buna karşılık sosyal konutlarda da standartlaştırmasın?” İşte burada toplumsal cinsiyet ve adalet tartışması kesişiyor.
Geleceğe Bakış: Terasın Dönüşen Anlamı
Gelecekte teraslar yalnızca keyifli bir kahve köşesi değil, aynı zamanda sürdürülebilir yaşam pratiklerinin merkezi olabilir. Kent tarımı için küçük bostanlar, güneş enerjisi panelleri, yağmur suyu toplama sistemleri… Terasların potansiyeli devasa. Ancak bu potansiyel, sadece üst gelir grubuna ait lüks sitelerde kalırsa, sosyal eşitsizlik uçurumu daha da büyüyecek.
Buradan provokatif bir soru sorayım: Terasın üstüne güneş paneli koyan biri emsale dahil edilmeli mi, edilmemeli mi? Çevreye katkı sağlarken aynı anda vergiyle cezalandırılmak adalet mi?
Tartışmaya Davet
Sevgili forumdaşlar, bu mesele sandığımızdan daha politik, daha sosyal ve daha adalet yüklü bir mesele. Emsal hesapları sadece mimarların ya da müteahhitlerin değil, hepimizin hayatını etkiliyor. Çünkü şehir dediğimiz şey, aslında hepimizin ortak yaşam alanı.
Benim sorularım şunlar:
* Terasların emsale dahil edilmesi, sosyal adaleti mi güçlendirir, yoksa daha da mı zayıflatır?
* Kadınların teraslara dair daha empatik ve yaşam kalitesi odaklı bakışları ile erkeklerin çözümcü ve analitik yaklaşımlarını nasıl dengeleyebiliriz?
* Geleceğin kentlerinde teraslar gerçekten birer ortak yaşam alanı mı olacak, yoksa sadece zenginlerin ayrıcalığı mı?
Hadi gelin, terasın metrekare hesabını bir kenara bırakıp, onun bize sunduğu sosyal, kültürel ve adalet boyutunu tartışalım. Çünkü bazen en sıradan gibi görünen teknik bir mesele, aslında toplumsal hayatın aynasıdır.
---
İstersen bu yazıyı daha da genişletip, emsal tartışmasını iklim krizi ve kent hakkı perspektifleriyle de ilişkilendirebilirim. Dilersen o yönde bir derinleşme ister misin?