Kelamlı imtihanda başarısız olan adayların polis memuru olarak atanmaması hukuka uygun bulundu

dunyadan

Global Mod
Global Mod
Kelamlı imtihanda başarısız olan adayların polis memuru olarak atanmaması hukuka uygun bulundu
/p>

Davacı tarafınca, 03/09/2015 tarihinde yapılan sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlem ile bu işlemin dayanağı olan 03/06/2015 tarihindeki ve 29375 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Emniyet Genel Müdürlüğü Kadrolarına Polis Memuru ve Komiser Yardımcısı Rütbelerine Aday Memur Olarak Atanacaklara Uygulanacak Sınav Yönetmeliği’nin 5. maddesinin iptali istemi ile dava açmıştır.

Danıştay 12. Dairesi “kazanılmış hak” ve “hukuki güvenlik” ilkesine açıklık getirmiştir.

Kural olarak, şahsi hak haline dönüşmemiş, belli koşulların gerçekleşmesine bağlı olarak ileride elde edilmesi olası beklenen hakların, kazanılmış hak olarak korunmaz.

Diğer taraftan; 1- Kanunlara güvenerek yaşamını yönlendiren, hukuki iş ve işlemlere girişen bireyin bu kanunların uygulanmasına devam edileceği yolunda oluşan beklentisinin mümkün olduğunca korunmasının hukuki güvenlik ilkesinin gereği olduğu,

2- Bir beklentinin hukuken koruma gorebilmesinin ön koşullarından birinin beklentinin haklı (meşru) beklenti seviyesine ulaşması olduğu, haklı beklentinin, bireyin kendisine güvenerek hareket ettiği lehine olan bir kanunda öngörülemez bir değişiklik yapılması ve bu öngörülemez değişikliğin herkes yönünden objektif olarak beklenebilecek bir beklentiyi sonuçsuz bırakması şartlarının beraber gerçekleşmesi durumunda gündeme geldiği, ancak bir beklentinin hukuken korunabilmesi için bu koşulların gerçekleşmesinin yeterli olmayıp bu beklentinin korunmasına engel teşkil eden bir kamu yararının da bulunmaması gerektiği,

3- İdarelerin kendilerine tanınan düzenleme yetkisini Anayasa ve kanunlarla belirlenen sınırlar arasında kullanımı gerektiği, dayanağı Kanun metninde açık bir biçimde, öğrenimlerini başarıyla tamamlayan öğrencilerin, Polis Akademisi Başkanlığınca yapılacak sınavda başarılı olmaları gerektiğinin hüküm altına alındığı, Yönetmeliğin 5. maddesinde ise bu hüküm doğrultusunda düzenleme yapıldığı, idarece üst hukuk normlarına uygun olarak hazırlandığı,

anlaşıldığından Yönetmelik maddesinin iptalini reddetmiştir.

Mahkeme ‘sözlü sınavın nasıl olması gerektiğine’ vurgu yaptı

Davacının girdiği sözlü sınav öncesinde, sınav komisyonunca sınavda sorulacak soruların evvel hazırlanması ve tutanağa bağlanması, her adaya sorulan soruların kayda geçirilmesi ve sorulan sorulara adayların verdiği yanıtlara hangi komisyon üyesince, hangi notun takdir edildiğinin tutanakta ayrı ayrı gösterilmesi, bu biçimdece sözlü sınavın nesnel olarak yapılması ve yargısal denetimin tüm unsurlarıyla gerçekleştirilmesinin sağlanması gerekir.

Dosyada bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden; sözlü sınavın nesnel olarak yapıldığı ve yargısal denetim için aranan bütün koşulları sağladığının anlaşıldığı, davacının girdiği sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sebebi öne sürülerek bu istemde reddedilmiştir.

İDDK sonucu onadı

3201 sayılı Kanun’un Ek 1. maddesinde, “4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu gereğince öğrenim nazarann öğrencilerin, Polis Memuru ve Komiser Yardımcısı rütbelerine aday memur olarak atanmaları için, öğrenim süresini başarıyla tamamlamaları ve eğitim sonunda Polis Akademisi Başkanlığınca yapılacak sınavda başarılı olmalarının şart olduğu” hükme bağlanmış olmakla beraber, bu sınavın yazılı olması gerektiği yolunda bir kurala yer verilmemiş olduğundan, öğrenimi öncesinde yapılan sınavları geçen ve öğrenimini başarıyla bitirenler yönünden, idarece kanun hükmü uyarınca yapılması gereken sınavın Yönetmelik’te sözlü sınav olarak belirlenmesinde ve uygulanmasında hukuka aykırılık bulunduğundan söz etmek mümkün değildir.

T.C.

DANIŞTAY


İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU

ESAS NO: 2021/346

KARAR NO: 2021/1461


TEMYİZ EDENLER: 1- (DAVACI): …

VEKİL: Av. …

2- (DAVALI) : … Genel Müdürlüğü

VEKİLİ : …

DİĞER DAVALI : … Bakanlığı

VEKİLİ : …

İSTEMLERİN_KONUSU:

Danıştay Onikinci Dairesinin 24/09/2019 tarih ve E:2016/1857, K:2019/6285 sayılı sonucuna karşı, davacı esası yönünden, davalı idarelerden Emniyet Genel Müdürlüğü ise avukatlık ücreti yönünden temyiz isteminde bulunmakta ve sonucun bozulmasını istemektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem:


Polis Akademisi Fakülte ve Yüksekokullar eğitimini tamamlayan davacı tarafınca, polis memuru rütbesine aday memur olarak atanacakların belirlenmesi amacıyla 03/09/2015 tarihinde yapılan sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlem ile bu işlemin dayanağı olan 03/06/2015 tarih ve 29375 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Emniyet Genel Müdürlüğü Kadrolarına Polis Memuru ve Komiser Yardımcısı Rütbelerine Aday Memur Olarak Atanacaklara Uygulanacak Sınav Yönetmeliği’nin 5. maddesinin iptali istenilmiştir.

Daire sonucunın özeti:

Danıştay Onikinci Dairesinin 24/09/2019 tarih ve E:2016/1857, K:2019/6285 sayılı sonucuyla;


Emniyet Genel Müdürlüğü Kadrolarına Polis Memuru ve Komiser Yardımcısı Rütbelerine Aday Memur Olarak Atanacaklara Uygulanacak Sınav Yönetmeliği’nin 5. maddesinin iptali istemine ilişkin olarak;

3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanunu’nun Ek 1. maddesinin, 04/04/2015 tarih ve 29316 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6638 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle eklenen üçüncü fıkrasında, “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte öğrenime devam edenler dahil, bu Kanun ve 4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu gereğince, polis eğitim kurumlarında ya da Emniyet Genel Müdürlüğü adına diğer yükseköğretim kurumlarında öğrenim nazarann öğrencilerin Emniyet Genel Müdürlüğü kadrolarına Polis Memuru ve Komiser Yardımcısı rütbelerine aday memur olarak atanmaları için öğrenim süresini başarıyla tamamlamaları ve eğitim sonunda Polis Akademisi Başkanlığınca yapılacak sınavda başarılı olmaları şarttır.” hükmüne yer verildiği,

Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devletinin, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlet olduğu,

Hukuk devleti ilkesinin vazgeçilmez unsurlarından birisinin kanunların hukuk güvenliğini sağlaması, bu doğrultuda geleceğe yönelik, öngörülebilir kurallar içermesi gerekliliği olduğu, bu niçinle, hukuk devletinde güven ve istikrarın korunabilmesi için kural olarak kanunların, yürürlüğe girdikleri tarihten daha sonraki olaylara uygulandıkları, kanunların geriye yürümezliği ilkesi uyarınca, kanunların kamu yararı ve kamu düzeninin gereği, kazanılmış hakların korunması, mali haklarda iyileştirme gibi kimi ayrıksı durumlar haricinde ilke olarak yürürlük tarihlerinden daha sonraki olay, işlem ve eylemlere uygulanmak üzere çıkarıldığı, yürürlüğe giren kanunların geçmişe ve kesin nitelik kazanmış hukuksal durumlara etkili olmamasının hukukun genel ilkelerinden olduğu,

Kazanılmış haklara saygının, hukuk güvenliği ilkesinin bir kararı olup hukukun genel ilkelerinden birini oluşturduğu, kazanılmış hakkın, özel hukuk ve kamu hukuku alanlarında genel olarak, bir hak sağlamaya elverişli nesnel yasa kurallarının bireylere uygulanması ile onlar için doğan öznel hakkın korunması olduğu, kazanılmış bir haktan söz edilebilmesi için bu hakkın, yeni kanundan önce yürürlükte olan kurallara nazaran bütün neticeleriyla fiilen elde edilmiş olması gerektiği, kazanılmış hakkın, kişinin bulunduğu statüden doğan, kendisi yönünden kesinleşmiş ve şahsi niteliğe dönüşmüş hak olduğu,

Kural olarak, şahsi hak haline dönüşmemiş, belli koşulların gerçekleşmesine bağlı olarak ileride elde edilmesi olası beklenen hakların, kazanılmış hak olarak korunmayacağı,

Diğer taraftan; kanunlara güvenerek yaşamını yönlendiren, hukuki iş ve işlemlere girişen bireyin bu kanunların uygulanmasına devam edileceği yolunda oluşan beklentisinin mümkün olduğunca korunmasının hukuki güvenlik ilkesinin gereği olduğu,

Ancak güvenin korunmasının, mevcut bir hukuki durumun dokunulmazlığı anlamında değerlendirilmemesi gerektiği, hukuki güvenliğin mevcut bir hukuki durum için dokunulmazlık şeklinde algılanmasının dinamik toplum yapısının kurallarla statik, durağan hale getirilmesi kararınu doğuracağı, bunun da toplumun çağın gerisinde kalmasına niçin olabileceği, bu niçinle kanun koyucunun, Anayasa’da öngörülen kurallar çerçevesinde kamu yararı amacıyla bazı değişiklikler yapabileceği ve bu değişikliklerin kişilerin beklentilerini etkileyebileceği,

Bir beklentinin hukuken koruma gorebilmesinin ön koşullarından birinin beklentinin haklı (meşru) beklenti seviyesine ulaşması olduğu, haklı beklentinin, bireyin kendisine güvenerek hareket ettiği lehine olan bir kanunda öngörülemez bir değişiklik yapılması ve bu öngörülemez değişikliğin herkes yönünden objektif olarak beklenebilecek bir beklentiyi sonuçsuz bırakması şartlarının beraber gerçekleşmesi durumunda gündeme geldiği, ancak bir beklentinin hukuken korunabilmesi için bu koşulların gerçekleşmesinin yeterli olmayıp bu beklentinin korunmasına engel teşkil eden bir kamu yararının da bulunmaması gerektiği,

3201 sayılı Kanun’un 6638 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle eklenen Ek 1. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “…öğrenimine devam edenler dahil…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla yapılan başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesinin 04/05/2017 tarih ve E:2015/41, K:2017/98 sayılı sonucuyla; öğrencilerin memuriyet hakkını kazanılmış bir hak olarak elde etmedikleri, zira bunların hemen hemen memuriyete atanmadıkları ve memuriyetin bunlar yönünden bütün neticeleriyla fiilen elde edilmiş şahsi bir hakka dönüşmediği, kanun koyucunun, Anayasa’da öngörülen kurallar çerçevesinde diğer alanlarda olduğu gibi kamu bakılırsavine giriş koşullarıyla ilgili olarak da kamu yararı amacıyla bazı değişiklikler yapabileceği, bu değişikliklerin kişilerin beklentilerini etkileyebileceği, kişilerin meşru beklentileri aleyhine bir düzenleme yapılması söz konusu olmadığından kuralın kişilerin çalışma hürriyeti ve haklarına yönelik hukuki güvenliklerini ihlal eden bir yönü bulunmadığı ve anılan düzenlemenin emniyet hizmetlerinin daha iyi işlemesi amacıyla yapıldığından Anayasa’ya aykırı olmadığı sebebi öne sürülerek iptal talebinin reddine karar verildiği,

İdarelerin kendilerine tanınan düzenleme yetkisini Anayasa ve kanunlarla belirlenen sınırlar arasında kullanımı gerektiği, dayanağı Kanun metninde açık bir biçimde, öğrenimlerini başarıyla tamamlayan öğrencilerin, Polis Akademisi Başkanlığınca yapılacak sınavda başarılı olmaları gerektiğinin hüküm altına alındığı, Yönetmeliğin 5. maddesinde ise bu hüküm doğrultusunda düzenleme yapıldığı, idarece üst hukuk normlarına uygun olarak hazırlandığı anlaşılan dava konusu Emniyet Genel Müdürlüğü Kadrolarına Polis Memuru ve Komiser Yardımcısı Rütbelerine Aday Memur Olarak Atanacaklara Uygulanacak Sınav Yönetmeliği’nin 5. maddesinde hukuka aykırılık bulunmadığı;

Davacının sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlemin iptali istemine ilişkin olarak;


Sözlü sınavda başarısız sayılma işleminin, diğer tüm idari işlemlerin yargısal denetiminde olduğu gibi yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden yargısal denetiminin yapılmasının esas olduğu, idari işlemin yetki, şekil gibi salt usule ilişkin unsurları ile sınırlı olarak yapılacak bir yargısal denetimin, hukuk devleti ilkesinin sağladığı güvenceyi temin etmeyeceği,

Bu itibarla; davacının girdiği sözlü sınav öncesinde, sınav komisyonunca sınavda sorulacak soruların evvelde hazırlanması ve tutanağa bağlanması, her adaya sorulan soruların kayda geçirilmesi ve sorulan sorulara adayların verdiği yanıtlara hangi komisyon üyesince, hangi notun takdir edildiğinin tutanakta ayrı ayrı gösterilmesi, bu biçimdece sözlü sınavın nesnel olarak yapılması ve yargısal denetimin tüm unsurlarıyla gerçekleştirilmesinin sağlanması gerektiği, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 18/11/2013 tarih ve E:2010/2194, K:2013/4094 sayılı sonucunın da bu yönde olduğu,

Dosyada bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden; sözlü sınavın nesnel olarak yapıldığı ve yargısal denetim için aranan bütün koşulları sağladığının anlaşıldığı, davacının girdiği sözlü sınavda başarısız sayılmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sebebi öne sürülerek,

Davanın reddine, yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca, aynı nitelikteki davaların sayısı ve avukatın harcadığı emek ve mesai dikkate alınarak takdiren 550,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI:

Davacı tarafınca; Polis Akademisi Fakülte ve Yüksekokullar eğitimine başladığı sırada yürürlükte olan yasal düzenlemeye eklenen hükümle getirilen sınav şartının ve dava konusu Yönetmelik maddesi ile memuriyetin sözlü sınavda başarılı olma şartına bağlanmasının hukuk devleti, haklı beklenti, hukuki öngörülebilirlik ve güvenlik ilkelerine aykırı olduğu, sınavla objektif değerlendirme yapılmadığı ileri sürülmektedir.

Davalı idarelerden Emniyet Genel Müdürlüğü tarafınca; evvela seri dava düzenlemesinin toplu vekaletnameler ile toplu davalar açılması durumunu ifade ettiği ve bu sebeple bakılan davaların seri dava niteliğinde olmadığı, aksi düşünülse dahi Dairece hükmedilen ücretin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin seri davalarda ücreti düzenleyen 22. maddesindeki düzenlemeye de aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN SAVUNMALARI:

Davacı tarafınca, savunma verilmemiştir.

Davalı idarelerden İçişleri Bakanlığı tarafınca, Danıştay Onikinci Dairesince verilen sonucun esas yönünden usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen niçinlerin, sonucun bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek, davacının temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuş; Emniyet Genel Müdürlüğü tarafınca ise, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ:

Temyiz istemlerinin reddi ile Daire sonucunın onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten daha sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;

“a) gorev ve yetki haricinde bir işe bakılmış olması,

b) Hukuka aykırı karar verilmesi,

c) Usul hükümlerinin uygulanmasında sonucu etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı halinde mümkündür.

Davacının esasa yönelik temyiz istemi yönünden;

3201 sayılı Kanun’un Ek 1. maddesinde, “4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu gereğince öğrenim goren öğrencilerin, Polis Memuru ve Komiser Yardımcısı rütbelerine aday memur olarak atanmaları için, öğrenim süresini başarıyla tamamlamaları ve eğitim sonunda Polis Akademisi Başkanlığınca yapılacak sınavda başarılı olmalarının şart olduğu” hükme bağlanmış olmakla beraber, bu sınavın yazılı olması gerektiği yolunda bir kurala yer verilmemiş olduğundan, öğrenimi öncesinde yapılan sınavları geçen ve öğrenimini başarıyla bitirenler yönünden, idarece kanun hükmü uyarınca yapılması gereken sınavın Yönetmelik’te sözlü sınav olarak belirlenmesinde ve uygulanmasında hukuka aykırılık bulunduğundan söz etmek mümkün değildir.

Öte yandan; dava konusu Yönetmeliğin “Komisyonların Oluşturulması ve bakılırsavleri” başlıklı 7. maddesinin ikinci fıkrasında, soru hazırlama komisyonunun, “beş rütbeli personel ile hazırlanacak soru sayısı ve ders konuları dikkate alınarak yeterli sayıda öğretim elemanından” oluşacağı şeklinde düzenleme yapılmış olup, asli bakılırsavi sınav sorularının hazırlanması olan komisyonun kurucu unsurunun, “soru sayısı ve ders konuları” dikkate alınarak konunun uzmanları tarafınca soruların hazırlanması olduğu, sınav komisyonunda olduğu gibi komisyon üyelerinin ayrı ayrı oy ve görüşleri alınarak değerlendirme yapılmasının söz konusu olmadığı, bu itibarla, komisyonda bulunacak rütbeli personel sayısının Yönetmelik’te öngörülen sayıdan daha az olmasının, ihmal edilebilir nitelikte bulunduğu ve komisyonda yer alan uzmanlar tarafınca hazırlanan sınav sorularını hukuka aykırı hale getirmeyeceği kararına ulaşıldığından, komisyonda beş rütbeli personel bulundurulmaması sınavı sakatlayacak nitelik taşımamaktadır.

Temyizen incelenen karar, yukarıda belirtilen hususlarla beraber değerlendirilerek esas yönünden usul ve hukuka uygun bulunmuş olup, davacının temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü iddialar sonucun esas yönünden bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

.

KARAR kararı:

Açıklanan niçinlerle;

1. Davacı ile davalı idarelerden Emniyet Genel Müdürlüğünün temyiz istemlerinin reddine,

2. Yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın reddine yönelik Danıştay Onikinci Dairesinin temyize konu 24/09/2019 tarih ve E:2016/1857, K:2019/6285 sayılı sonucunın esas ve avukatlık ücreti yönünden yukarıda belirtilen açıklamalar ile ONANMASINA,

3. 13/09/2021 tarihinde, kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.

Haber Sitelerinden Alıntı Yapılmıştır.