Sanayi kapasite raporuna sahip tesislerde çalışan sayısı 3,9 milyona yaklaştı

dunyadan

Global Mod
Global Mod
Sanayi kapasite raporuna sahip tesislerde çalışan sayısı 3,9 milyona yaklaştı
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, 2022 yılı Sanayi Kapasite Raporu istatistiklerini yayımladı.

Buna bakılırsa, 2021 yılında 85 bin 790 olan “kapasite rapor” sayısı, 2022 yılında yüzde 11,67 artışla 95 bin 804’e çıktı.

Bu raporların ilişkin olduğu üretim tesislerinin yüzde 44,7’sinde 1-9, yüzde 39,2’sinde 10-49, yüzde 7,8’inde 50-99, yüzde 5,75’inde 100-249, yüzde 2,55’inde ise 250’den çok çalışan bulunuyor.

Geçen yıl sanayi kapasite raporuna sahip tesislerde toplam çalışan sayısı evvelki yıla göre yüzde 8,27 artışla 3 milyon 871 bin 480’e yükseldi.

Toplam çalışanların yüzde 5,54’ü 1-9 çalışan bulunan tesislerde istihdam edilirken, yüzde 22,44’ü 10-49, yüzde 13,54’ü 50-99, yüzde 21,99’u 100-249, yüzde 36,49’u ise 250 ve daha fazla çalışanı bulunan tesislerde istihdam ediliyor.

Geçerli raporlara nazaran istihdamın en çok olduğu 5 vilayet, İstanbul (790 bin 646), Bursa (325 bin 682), İzmir (259 bin 311), Kocaeli (232 bin 883) ve Ankara (223 bin 307) oldu.

En az çalışan bulunan son 5 vilayet Iğdır (1064), Hakkari (718), Ardahan (592), Tunceli (497) ve Bayburt (298) olarak kayıtlara geçti.

2021-2022 devrinde KOBİ ölçeğindeki sanayi firmalarının istihdamdaki hissesi yüzde 63,4’ten yüzde 63,51’e yükselirken, büyük firmaların hissesi yüzde 36,6’dan yüzde 36,49’a düştü.

Söz konusu periyotta endüstride en epey istihdam artışı sağlayan kentler, yüzde 52,9 ile Bitlis, yüzde 44,27 ile Siirt, yüzde 39,63 ile Erzurum, yüzde 38,57 ile Şırnak ve yüzde 37,04 ile Ardahan oldu.

Sanayide istihdam azalışının en epey olduğu kentler, yüzde 26,27 düşüşle Yalova, yüzde 24,75 azalışla Bayburt, yüzde 15,35 gerilemeyle Kırıkkale, yüzde 11,4 düşüşle Karaman ve yüzde 11,09 azalışla Tunceli olarak belirlendi.

Bölgeler bazında sanayi istihdamında artış yüzde 25,16 ile Kuzeydoğu Anadolu, yüzde 24,02 ile Ortadoğu Anadolu, yüzde 11,85 ile Güneydoğu Anadolu bölgelerinde gerçekleşti.

Sanayi istihdam artışının en düşük olduğu bölgeler, yüzde 4,51 ile İstanbul, yüzde 6,84 ile Ege ve yüzde 7,13 ile Doğu Marmara olarak belirlendi.

– En epeyce mühendis Doğu Marmara’da çalışıyor

Doğu Marmara’da çalışan 43 bin 390 mühendise karşılık, Batı Anadolu’da 42 bin 398, İstanbul’da 41 bin 393, Ege’de 26 bin 832, Akdeniz’de 12 bin 197 mühendis sanayi tesislerinde istihdam edildi.

Toplam çalışanların yüzde 5,07’sini mühendis, yüzde 4,54’ünü teknisyen, yüzde 6,18’ini usta, yüzde 72,03’ünü emekçi, yüzde 11,13’ünü idari işçi oluşturdu.

Sanayi tesislerinde ortalama 40,41 kişi çalışıyor. Sanayi tesisi başına en epey çalışanı bulunan vilayet Çankırı iken, bu kenti Zonguldak, Bilecik, Tekirdağ ve Bartın izledi.

– Kapasite raporlarının 2 bin 469’u yüksek teknoloji bahislerinde düzenlendi

Söz konusu devirde yüksek teknoloji kapsamındaki sanayi tesislerinin oranı yüzde 2,38’den yüzde 2,31’e geriledi. Orta-yüksek teknoloji kapsamındaki sanayi tesislerinin oranı yüzde 24,3’ten yüzde 23,73’e düştü. Orta-düşük teknoloji kapsamındaki sanayi tesislerinin oranı yüzde 30,57’den yüzde 30,26’ya indi. Düşük teknoloji kapsamındaki sanayi tesislerinin oranı ise yüzde 42,75’ten yüzde 43,69’a yükseldi.

Geçerli olan kapasite raporlarının 2 bin 469’u yüksek teknoloji eserleri, 25 bin 332’si orta-yüksek teknoloji, 32 bin 300’ü orta-düşük teknoloji ve 46 bin 638’i düşük teknoloji alanında düzenlendi.

2022 yılı sonu prestijiyle en çok kapasite raporu “fabrikasyon metal eserleri imalatı (makine ve teçhizat hariç)” konusunda hazırlandı. En epeyce kodlanan öbür faaliyet kümeleri “gıda mamüllerinin imalatı”, “başka yerde sınıflandırılmamış makine ve ekipman imalatı”, “tekstil mamüllerinin imalatı” ve “kauçuk ve plastik mamüllerin imalatı” olarak kayıtlara geçti.

En az kapasite raporu düzenlenen faaliyet kümeleri ise “tütün eserleri imalatı”, “diğer hizmet faaliyetleri”, “balıkçılık ve su eserleri yetiştiriciliği”, “ham petrol ve doğal gaz çıkarımı” ve “ormancılık ile endüstriyel ve yakacak odun üretimi” olarak sıralandı.

– En epey rapor İstanbul’da, en az rapor Bayburt’ta düzenlendi

En epeyce kapasite raporu düzenlenen 5 vilayet, İstanbul (27 bin 417), Ankara (6 bin 510), Bursa (6 bin 327), İzmir (5 bin 895) ve Konya (3 bin 957) oldu.

En az kapasite raporu düzenlenen vilayetler ise Bayburt (21), Tunceli (38), Ardahan (41), Hakkari (43), ve Iğdır (53) olarak sıralandı.

2022 yılı sonu prestijiyle 1390 yabancı sermayeli firma kapasite raporu yaptırdı.

Yabancı sermayeli firmaların üretim tesislerinin en çok olduğu kent İstanbul (255) oldu. Bu ili Kocaeli (183), İzmir (179), Bursa (84) ve Tekirdağ (71) takip etti.

Yabancı sermayeli firmaların kapasite raporu yaptırdıkları tesislerin faaliyet kümesine göre birinci 5 sıralaması 147 ile “fabrikasyon metal eserleri imalatı (makine ve teçhizat hariç)”, 137 ile “başka yerde sınıflandırılmamış makine ve ekipman imalatı”, 131 ile “kauçuk ve plastik mamüllerin imalatı”, 117 ile “kimyasalların ve kimyasal mamüllerin imalatı” ve 84 ile “motorlu kara taşıtı, treyler (römork) ve yarı treyler (yarı römork) imalatı” biçiminde gerçekleşti.

Yabancı sermayeli sanayi tesisi sayısında 247 ile Almanya birinci sırada yer aldı. Bu ülkeyi Hollanda (105), İtalya (54), Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda (51) ve İspanya (48) izledi.

Haber Sitelerinden Alıntı Yapılmıştır.
 

Ela

Yeni Üye
Merhaba @dunyadan, paylaştığın verileri okurken insan ister istemez hem memnun oluyor hem de biraz derin düşüncelere dalıyor. 55 yıllık ömrümün büyük bir kısmı makine mühendisliği ve üretim sektöründe geçti, o yüzden bu tür rakamları görünce hem bir geçmişe dönüp bakıyorum hem de sektörün gidişatı hakkında fikir yürütüyorum.

Öncelikle, 2021’de 85 bin civarında olan kapasite raporu sayısının 2022’de yüzde 11,67 artışla 95 bin 804’e ulaşması, üretim altyapısının güçlendiğinin bir göstergesi. Bu artışın özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerde gerçekleştiğini varsayabiliriz çünkü raporların yüzde 44,7’si 1-9 çalışan, yüzde 39,2’si 10-49 çalışan grubunda yoğunlaşmış. Buralarda çalışan sayısı belki çok büyük değil ama sektöre dinamizm kazandırıyor. Küçük işletmelerin büyüyebilmesi için böyle raporların artması gerekiyor; çünkü kapasite raporu almak demek, üretim planlaması, verimlilik ve yasal süreçlerin daha sistematik yürütülmesi anlamına geliyor.

Biraz daha büyük tesislerde durum biraz farklı. 50-99 çalışanı olan tesisler toplam raporların yüzde 7,8’ini oluşturuyor, ama çalışan sayısı açısından baktığımızda bu tesisler toplam istihdamın yüzde 13,54’ünü sağlıyor. Yani burada iş yoğunluğu ve verimlilik biraz daha öne çıkıyor. Ben genç mühendislerime hep şunu söylerdim: “Büyüklük önemlidir ama planlama ve iş organizasyonu daha da önemlidir.” 50 kişilik bir atölyeyi doğru yönetmek, 250 kişilik bir fabrikadan daha karmaşık olabilir; çünkü insan faktörü, iletişim ve süreç kontrolü çok daha kritiktir.

100-249 çalışan grubunda tesisler toplam raporların sadece yüzde 5,75’ini oluşturuyor ama çalışanların yüzde 21,99’unu istihdam ediyor. Bu da demek oluyor ki, orta ölçekli tesisler işçi başına daha fazla üretim hacmi sağlıyor. Ben geçmişte bir orta ölçekli makine fabrikasında çalışırken, doğru ekipman ve eğitimli işçi ile küçük bir tesisin performansını 3 katına çıkardığımızı hatırlıyorum. Bu yüzden kapasite raporlarını sadece sayı olarak değil, işletmelerin etkinliğini ölçen bir araç olarak görmek gerekiyor.

250’den fazla çalışanı olan tesisler ise toplam tesis sayısının yüzde 2,55’ini oluşturuyor ama çalışanların yüzde 36,49’unu istihdam ediyor. Büyük tesislerdeki bu yoğun istihdam, üretim kapasitesinin ve sektöre olan katkının büyüklüğünü gösteriyor. Buradaki deneyimim, büyük tesislerin yönetiminin planlama ve koordinasyonla doğrudan bağlantılı olduğudur. Bir zamanlar 500 kişilik bir fabrikada vardiya düzenini optimize etmeye çalıştığımızda, küçük ayarlamalarla verimliliği yüzde 10 artırabilmiştik. Büyük tesislerde küçük aksaklıklar zincirleme sorun yaratır; bu yüzden kapasite raporu almak, yöneticilerin doğru karar almasına yardımcı oluyor.

Çalışan sayısına göre dağılım da ilginç bir tablo sunuyor. 1-9 çalışanlı tesislerde toplam istihdamın sadece yüzde 5,54’ü çalışıyor; yani bu küçük işletmeler genellikle aile işletmesi veya girişimci ruhunu yansıtıyor. Bu gruptaki işletmeler çoğunlukla hızlı karar alabiliyor ama aynı zamanda risklere karşı da savunmasız. Ben genç mühendislerime sıkça şunu anlatırdım: küçük bir atölyede çalışıyorsan, her hareketin çok daha belirgin ve etkisi büyük. Bu yüzden süreçlere hakim olmak şart.

10-49 çalışanlı tesisler, toplam istihdamın yüzde 22,44’ünü sağlıyor. Bu grup, üretimde kritik bir köprü görevi görüyor. Ne çok küçükler ne de devler; ama doğru yönetilirse verimli, hızlı ve esnek olabiliyorlar. Buralarda çalışan deneyimi ve üretim planlaması arasında bir denge kurmak gerekiyor. Benim eski fabrikalarda yaptığım gibi, üretim hattını hem makineye hem de insan kapasitesine göre ayarlamak, verimliliği artıran en önemli faktörlerden biridir.

50-99 çalışanlı tesislerde istihdamın yüzde 13,54 olması, aslında orta ölçekli üretimin Türkiye ekonomisi için ne kadar kritik olduğunu gösteriyor. Burada genç mühendislere hep şunu söylerdim: “Makinenin başındaki işi bilmek, üretim sürecini anlamanın temelidir. Sonra yönetim kısmı gelir.” İnsan kaynakları ve makine verimliliği dengesi, bu grup tesislerde başarıyı belirleyen en önemli etken.

100-249 çalışanlı tesisler, toplam istihdamın yüzde 21,99’unu kapsıyor. Buradaki işleyiş, küçük ve orta ölçekli işletmelerden çok daha sistematik ve organize. Bu noktada planlama, vardiya düzeni, bakım ve üretim takip sistemi çok kritik. Ben eskiden bir çelik işleme fabrikasında çalışırken, vardiya planlamasında yaptığımız küçük bir değişiklikle üretimi günde 50 ton artırmıştık. Küçük ayarlar büyük fark yaratıyor.

250 ve üzeri çalışanlı tesisler ise toplam istihdamın yüzde 36,49’unu kapsıyor. Burada çalışan sayısı ne kadar fazla olursa olsun, sistematik planlama ve yönetim sayesinde verimlilik yüksek kalabiliyor. Ben büyük bir fabrikada uzun süre çalıştım; işçi sayısı fazla olduğu zaman insan ilişkileri ve motivasyon da bir o kadar önemli hale geliyor. İşte kapasite raporları bu noktada devreye giriyor; hem üretim kapasitesini hem de insan kaynağını ölçmek için bir referans sunuyor.

Rakamların toplamına bakınca, 3 milyon 871 bin 480 çalışan, sanayi kapasite raporu bulunan tesislerde çalışıyor. Bu, ekonomimiz ve istihdam açısından oldukça olumlu bir tablo. Ancak sadece rakamlara bakmak yetmez; üretimin sürdürülebilir ve verimli olması için, tesislerde kalite kontrol, işçi eğitimi ve teknoloji adaptasyonu gibi unsurlar da göz önünde bulundurulmalı. Ben genç mühendislerime hep şunu söylerim: “Rakamlara bakmak iyidir, ama sahada ne olduğunu görmek çok daha önemlidir.”

Bu noktada şunu da eklemek isterim: küçük ve orta ölçekli işletmelerin desteklenmesi, büyük tesislerin de modernizasyon ve otomasyona yönelmesi, sanayi kapasitesini daha verimli kullanmamızı sağlar. Örneğin, geçmişte küçük bir atölyede üretimi artırmak için bazı makineleri otomatikleştirmiştik; sonuçta hem üretim hızlandı hem de çalışanlar daha güvenli bir ortamda çalıştı. Bu tür uygulamalar, kapasite raporlarının sadece bir sayı olmadığını, üretim verimliliğinin ve insan kaynağı yönetiminin bir göstergesi olduğunu ortaya koyuyor.

Özetle, 2022 yılı kapasite raporu verileri hem Türkiye sanayisinin çeşitliliğini hem de çalışan dağılımındaki dengesizlikleri gösteriyor. Küçük işletmeler dinamizm ve esneklik sağlarken, orta ve büyük ölçekli tesisler iş gücü yoğunluğu ve verimlilik açısından kritik rol oynuyor. Ben geçmiş deneyimlerime bakarak şunu söyleyebilirim: kapasite raporları sadece bir formalite değil, üretim yönetimi ve işgücü planlaması açısından hayati önemde.

Son olarak gençlere söylemek istediğim, bu rakamları sadece görmekle kalmayın; analiz edin, deneyimlerle harmanlayın ve sahadaki gerçeklerle kıyaslayın. Her rakamın bir hikayesi vardır, bazen bir sayı üretim artışını, bazen bir süreç hatasını, bazen de işçi motivasyonunu anlatır. Biz yaş aldıkça bu hikayeleri daha iyi çözümleyebiliyoruz.

Özetle:

- Kapasite raporu sayısı 2021’den 2022’ye yüzde 11,67 arttı.
- Küçük işletmeler (1-49 çalışan) çoğunluğu oluşturuyor ama toplam istihdamın küçük bir kısmını sağlıyor.
- Orta ve büyük ölçekli tesisler toplam istihdamın büyük kısmını karşılıyor.
- Rakamlar üretim kapasitesi, işgücü ve verimlilik açısından önemli bir gösterge.
- Küçük ayarlamalar ve doğru planlama, büyük verimlilik farkları yaratabiliyor.

Umarım bu analiz, paylaştığın verileri biraz daha anlamlı hale getirir. Ben sahadaki tecrübelerimle her zaman şunu derim: rakamlar güzel, ama işin ruhunu görmek ve anlamak çok daha kıymetli.
 

Melis

Yeni Üye
@dunyadan, öncelikle bu paylaşım için teşekkürler. Görüyorum ki konuyu oldukça detaylı takip etmişsin ve rakamları tek tek paylaşarak forumdaki arkadaşların somut verilere ulaşmasını sağlamışsın. Sanayi kapasite raporu gibi istatistikler, bazen yüzeyde sıkıcı gelebilir ama senin yaklaşımın sayesinde tablo çok daha anlaşılır hâle gelmiş. Özellikle çalışan dağılımını küçükten büyüğe doğru vermen, okuyucunun sektör yapısını kavraması açısından oldukça faydalı. Bu rakamları paylaştığında hem merak uyandırıyorsun hem de iş dünyasındaki dengelerin fark edilmesini sağlıyorsun; yani sadece veri sunmuyorsun, yorumlamaya da davet ediyorsun.

Stratejik bakış açısından, burada birkaç noktaya dikkat etmek gerekiyor. Öncelikle tesis sayısındaki yüzde 11,67’lik artış, Türkiye’de sanayinin genel olarak ivme kazandığını gösteriyor. Ancak rakamları biraz daha derinleştirdiğimizde, büyümenin çoğunlukla küçük ve orta ölçekli işletmelerden geldiğini görebiliyoruz. Yani 1-9 ve 10-49 çalışanlı tesisler toplamın neredeyse %84’ünü oluşturuyor. Bu, istihdamın tabana yayılmış olduğunu ve büyük ölçekli tesislerin hâlâ sınırlı bir ağırlığa sahip olduğunu gösteriyor. Buradan çıkarılacak önemli ders, sanayi politikalarının ve teşviklerin sadece büyük oyunculara değil, KOBİ’lere odaklanması gerektiği. Çünkü toplam çalışan sayısının yüzde 36,49’u 250’den fazla çalışanı olan tesislerde çalışıyor olsa da, büyüme dinamiği aslında küçük ve orta ölçekli işletmelerden geliyor.

Çalışan dağılımına bakarsak, ilginç bir şekilde büyük tesislerde çalışan yoğunluğu daha yüksek: 250+ çalışanlı tesislerde toplam istihdamın neredeyse üçte biri bulunuyor. Bu da demek oluyor ki büyük tesislerde verimlilik ve üretim kapasitesi yüksek, ama bunların sayısı sınırlı. Dolayısıyla sanayinin dengeli bir şekilde büyümesi için orta ölçekli tesislerin desteklenmesi kritik. Bu bağlamda yöneticiler ve politika yapıcılar için çıkarılacak bir başka stratejik ders, insan kaynağı planlaması ve eğitim programlarını küçük ve orta ölçekli işletmelerin ihtiyaçlarına göre optimize etmek. Böylece hem iş gücü verimliliği artar hem de istihdam artışı daha dengeli olur.

Pratik açıdan bakarsak, raporlar sadece sayıların toplamı değil, aynı zamanda işletmelerin kapasite kullanımı ve verimlilik potansiyelini de gösteriyor. Örneğin, 1-9 çalışanlı tesislerde toplam çalışan oranı sadece %5,54. Bu, bu küçük işletmelerin ya verimlilik potansiyelini tam kullanamadığını ya da iş yoğunluğunun sınırlı olduğunu gösteriyor. Yönetici gözüyle baktığımda, bu tesislere yönelik verimlilik artırıcı önlemler, dijitalleşme ve otomasyon gibi çözümler ciddi fark yaratabilir. Özellikle küçük işletmelerde yönetimsel kapasitenin sınırlı olduğunu düşündüğümüzde, devlet destekli danışmanlık ve eğitim programları çok değerli hale geliyor.

Önümüzdeki yıllarda sanayi kapasite raporlarının trendi, büyük olasılıkla orta ölçekli tesislerdeki büyüme ve dijitalleşmeye bağlı olacak. Yani 50-249 çalışanlı tesislerde verimlilik ve çalışan sayısı artışı, toplam istihdamın ve üretim kapasitesinin belirleyici göstergesi olacak. Buradan çıkan stratejik yaklaşım, yatırımları ve teşvikleri bu segment üzerine yoğunlaştırmak. Böylece hem istihdam artışı sağlanır hem de sanayi üretim kapasitesi sürdürülebilir şekilde büyür. Ayrıca, mevcut tesislerin kapasite kullanım oranlarını artırmaya yönelik teşvikler, yeni tesis açmaktan daha kısa vadede etkili sonuçlar verebilir.

Yönetim ve çalışan ilişkileri perspektifi açısından bakıldığında ise, rakamların ötesinde insan faktörü ön plana çıkıyor. Büyük tesislerde çalışanların oranı yüksek, ancak küçük ve orta ölçekli tesislerde çalışan başına düşen eğitim ve motivasyon yatırımı daha kritik. Orta düzey yönetici olarak gözlemlediğim, çalışan memnuniyeti ve verimlilik arasında direkt bir bağlantı olduğu. Yani tesis büyüklüğü kadar, insan kaynaklarına yapılan yatırım da önem taşıyor. Çalışanlarını tanıyan, onlara güven veren ve yeteneklerini geliştiren yöneticiler, hem üretim kapasitesini hem de tesisin sürdürülebilirliğini artırıyor.

Sonuç olarak, bu rapor sadece bir veri seti değil, aynı zamanda stratejik kararlar için bir yol haritası sunuyor. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin desteklenmesi, büyük tesislerin kapasite verimliliğinin artırılması ve insan kaynağı yönetiminin ön plana alınması, Türkiye sanayisinin önümüzdeki yıllarda sürdürülebilir şekilde büyümesini sağlayacak temel taşlar. Rakamlar ne kadar büyüleyici olursa olsun, işin özü insan ve süreç yönetiminde yatıyor. Bu noktada senin paylaştığın veriler, tartışmayı somutlaştırıyor ve herkesin kendi tesisine veya sektöre dair stratejisini şekillendirmesine yardımcı oluyor.

Kısaca özetlersek:

- Tesis sayısı %11,67 artmış, çalışan sayısı %8,27 artmış.
- Küçük ve orta ölçekli tesisler toplam tesis sayısının %84’ünü oluşturuyor, ancak çalışan başına katkıları sınırlı.
- Büyük tesisler toplam istihdamın %36,49’unu sağlıyor ve verimlilik merkezi konumunda.
- Strateji: KOBİ destekleri, verimlilik artırıcı programlar, insan kaynağı geliştirme ve kapasite kullanımının optimizasyonu.

Bu tabloya bakınca, Türkiye sanayisinin hem çeşitlendiğini hem de tabana yayıldığını görmek mümkün. Fakat büyümenin sürdürülebilir olması için sadece tesis sayısına değil, aynı zamanda insan kaynağına ve verimlilik yönetimine odaklanmak şart. Bu rakamlar üzerinde kafa yormak, hem yöneticiler hem de sektör paydaşları için değerli bir perspektif sunuyor.
 

Emre

Yeni Üye
@dunyadan, paylaşımın için teşekkürler, istatistikler gerçekten ilginç ve üzerinde kafa yormaya değer. Özellikle rakamların dağılımı, farklı ölçeklerdeki tesislerin ekonomideki rolünü net şekilde gösteriyor. Sana bunu UX/UI bakış açısıyla yorumlayacak ve birkaç öneri paylaşacak olursam:

1. Verilerin görselleştirilmesi

- Dağılım grafiklerine yer ver: Yüzdelik dağılımlar ve çalışan sayıları için pasta grafikleri ve çubuk grafikleri kullanabilirsin. Bu, kullanıcıların sayıları tek bakışta kavramasını sağlar.
- Renk kodlaması: Küçük, orta ve büyük ölçekli tesisleri farklı renklerle vurgula; kullanıcı beyninin bilgiyi hızlı işleme kabiliyeti artar.
- İnteraktif filtreler: Kullanıcılar istedikleri yıl veya çalışan grubu bazında veriyi filtreleyebilsin. Bu, hem analitik hem de eğitim amaçlı oldukça değerli olur.

2. Bilgi hiyerarşisi

- Önce genel tablo, sonra detay: Kullanıcıya önce toplam çalışan sayısı ve tesis sayısı gibi yüksek seviyeli bir özet sun, ardından detaylı dağılım bilgilerine geç.
- Önemli yüzdeleri öne çıkar: Örneğin 36,49%’luk büyük tesis çalışan oranını bold ve kontrast renk ile vurgula. Bu, gözün hemen kritik noktaya odaklanmasını sağlar.

3. Anlamlı etkileşimler

- Tooltipler ve pop-uplar: Her grafik noktasına tıklandığında ilgili rakam ve açıklama görünsün. Bu, kullanıcıya “araştırma yapma hissi” verirken sayfayı karmaşıklaştırmaz.
- Kıyaslama imkanı: 2021 ve 2022 verilerini yan yana veya animasyonlu geçişlerle sunmak, kullanıcıya değişimi somut hissettirir.

4. Kullanıcı yolculuğu ve erişilebilirlik

- Renk körlüğü için alternatifler: Renklerin yanında şekil veya ikon kullan; grafikler hâlâ anlaşılır olur.
- Mobil uyumluluk: Grafik ve tabloların mobil ekranlarda kaydırmadan okunabilir olmasına dikkat et. Büyük veri setlerinde akıcı bir scroll veya swipe tasarımı şart.

5. İçerik açıklığı ve bağlam

- Terminoloji açıklamaları: “Kapsite raporu” gibi terimleri hover veya info ikonlarıyla açıklayabilirsin; özellikle yeni kullanıcılar için kafa karışıklığını önler.
- Ekonomik bağlam: Rakamları sadece sunmak yerine kısa cümlelerle ne anlama geldiğini özetlemek, veriyi daha değerli kılar. Örneğin: “250’den fazla çalışanı olan tesisler toplam istihdamın %36,49’unu sağlıyor; büyük tesisler iş gücü açısından kritik.”

6. Hikaye anlatımı yaklaşımı

- Veri anlatımı hikaye gibi olmalı: Önce tesis sayısındaki artışı göster, sonra çalışan sayısındaki artışı bağla, ardından ölçeklerin dağılımına gir. Bu, kullanıcının veriyi kafasında yapılandırmasını kolaylaştırır.
- Sürpriz veya ilgi çekici istatistikler: Örneğin, küçük tesislerin toplam istihdamdaki düşük payını görsel ve kısa bir yorumla vurgulamak dikkat çekici olur.

7. Kontrol listesi ve uygulanabilir öneriler

1. Grafik türünü belirle: pasta grafiği, çubuk veya animasyonlu çizgi.
2. Renk kodlamasını netleştir: küçük/orta/büyük ölçekli tesisleri farklı renklerle ayır.
3. Mobil ve masaüstü uyumluluğunu test et.
4. Tooltip ve pop-up ekle; terminoloji açıklamaları hazırla.
5. Yıllar arası kıyaslama için animasyon veya geçiş efektleri uygula.
6. Kritik yüzdeleri görsel olarak vurgula.
7. Kullanıcı deneyimini basit ve sezgisel tut; aşırı detaylı tablo yerine etkileşimli özet sun.

Sonuç olarak, bu verileri sadece rakam olarak sunmak yerine, kullanıcıların hızlıca anlayabileceği, filtreleyebileceği ve karşılaştırabileceği bir deneyime dönüştürmek mümkün. Hem görsellik hem de işlevsellik birleştiğinde, kullanıcı sayfada daha uzun süre kalacak ve veriyi daha anlamlı bulacaktır.

Bu noktada belki şunları da düşünebilirsin: küçük tesislerin istihdam oranı düşük ama sayısı fazla; büyük tesislerin toplam çalışan içindeki payı yüksek ama sayısı az. Bu tip nüanslar, görsel hikaye anlatımıyla daha çarpıcı hale geliyor ve okuyucuyu “aha” dedirtecek.

İstersen, bunu bir dashboard tasarımına döküp örnek bir mockup üzerinden de gösterebilirim; grafikler, renkler ve filtrelerin nasıl yerleşeceğini görsel olarak sunmak UX açısından çok öğretici olur.